Sömürü düzeninin eli kanlı bekçisi
NATOya geçit vermeyelim!
28-29 Haziranda gerçekleşecek NATO Zirvesiyle, emperyalist haydutlar İstanbula çıkartma yapacaklar. Bu barbarların ellerini kollarını sallayarak kentimize gelmelerine izin vermemeli ve onlara hakettikleri bir karşılama töreni hazırlamalıyız.
Peki nedir NATO ve neden ilgilendirmektedir biz işçileri?
(...)
Kısacası NATO emperyalistlerin savaş ve terör örgütü olarak, ülkemizde emekçilerin yaşadığı işsizliğin, eğitimsizliğin, yoksulluk ve açlığın sorumluluğunu taşımaktadır.
Bugün İMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşlar emrettiği için ücretlerimiz düşürülüyor, çalışma koşullarımız ağırlaştırılıyor, her türlü sosyal güvencemiz ve haklarımız tasfiye ediliyor. Özelleştirmeler yoluyla binlerce işçi işsizliğe itiliyor, ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yabancı sermayeye peşkeş çekiliyor. Tarım çökertilip üretici köylülük yıkıma uğratılıyor.
Peki tüm bunlardan en çok kim çıkar sağlıyor? Tabii ki emperyalist sermaye ve onlarla ortaklık yapan işbirlikçi sermaye çevreleri. Bu yüzden de NATOyu onlar sahipleniyorlar. İşte 28 Haziranda düzenlenecek NATO Zirvesinin sponsorları; Ülker, Doğan Holding, Aksa, Sabancı Holding vb...
NATO Zirvesinin İstanbulda düzenlenmesinin emekçiler için ayrı bir önemi var. Çünkü emperyalist barbarlar, Türkiyeye Ortadoğu halklarının direnişi ezmek için maşalık görevini vermeyi planlıyorlar. Emperyalistlerin kirli ve kanlı planları çerçevesinde ülkemiz NATO üsleriyle işgal edilecek, gençlerimiz emperyalist işgaller doğrultusunda ön cepheye sürülecek. Emperyalistlerin çıkarı için ölecek ve öldürecekler.
Irak halkı başta olmak üzere Ortadoğu halklarına karşı planlanan bu emperyalist politikalara alet olmamak ve Irak halkının haklı direnişine destek olmak için NATOya karşı çıkmak biz işçilerin görevidir. O halde, hem bizlere dayattıkları kapitalist sömürü koşullarına karşı, hem de dünya halklarına dayatılan emperyalist savaş ve saldırılara karşı NATOya hep beraber hayır! diyelim. Ellerinden halkların kanı damlayan katillere İstanbulu dar edelim. NATOnun dağıtılmasını, ülkemizdeki üslerin kapatılmasını ve emperyalistlerle imzalanan her türlü anlaşmanın iptal edilmesini isteyelim. İşçilerin birliği ve halkların kardeşliği şiarını haykıralım!
(Genç İşçi Bülteninin Haziran 04
sayısından alınmıştır...)
Kölelik yasası yetmedi, hedefte kıdem tazminatı hakkımız var!
Çıkarılan yeni iş yasasına neden kölelik yasası denildiğini şimdi daha iyi anlamış durumdayız. Günde on-on iki saati bulan çalışma süreleri, haftasonu tatilinin kaldırılması, mesai ücretlerinin düşürülmesi, telafi çalışmalar, sıfır zam dayatması, ücretsiz izinler vb. uygulamalarla çalışma yaşamı bizler için cehenneme çevrilmiştir. Kölelik yasası sömürü çarkının acımasızca dönmesine, patronların kârlarının daha da artmasına, kasalarının dolmasına yaramıştır. Bizlerin ise yaşadığı sefalet katmerleşerek artmıştır. Tüm bunlara bağlı olarak aldığımız ücretler gerilemiş, alım gücümüz de düşmüştür.
Kölelik yasasının meclisten geçmemesi için yürütülen çalışma ve kampanyalar ne yazık ki, tüm işçilerin seferberliği sağlanamadığı için başarılı olamadı ve sonuçta patronların eline önemli bir koz verildi. Ancak sınıflar mücadelesinin de öğrettiği gibi mücadelenin sonucunu belirleyen yasalar değil fiili mücadelenin kendisidir. Yani yasaların uygulanması kadar değiştirilmesi de bizlerin yükselteceği örgütlü mücadeleye bağlıdır. Zira hayatı vareden biziz, toplumun tüm ihtiyaçlarını üretmekten gelen bir güce sahibiz.
Sermaye devleti, bu nedenle kölelik yasasının tüm maddelerini aynı anda hayata geçirmeyi göze alamadı. Sınıf içerisinde en çok tepkiyi çekecek olan tazminat hakkının tasfiyesini sonraya bıraktı. Bu madde, patronların en çok iştahını kabartan ve onları en çok rahatlatacak maddelerden biridir. Çünkü hem asalak patronları tazminat yükünden kurtarıyor, hem de bu sayede patronlara istedikleri zaman istedikleri kadar işçiyi atabilmelerinin koşullarını sağlıyor. Örneğin on dört yılını doldurmuş bir işçi işten atılırsa hiçbir tazminat talebinde bulunamayacaktır. Ayrıca patronlar istediği her koşulu dayatmak için eski-yeni işçi ayrımı yapmaksızın herkesi işten atmakla tehdit edebilecekler.
Geçtiğimiz ayda toplanan Üçlü Danışma Kurulunun gündemlerinden biri de kölelik yasasının yarım kalan maddelerinin meclisten geçirilmesi oldu. Yani bizlerin suskunluğuna ve tepkisizliğine bakarak patronlar ve onların hizmetindeki AKP hükümetinin bakanları, tazminat hakkıyla ilgili maddenin değiştirilmesinin zamanının geldiğine kanaat getirmişlerdir. Toplantının sonucunda alınan karara göre meclisin açıldığı yeni dönemde ilk işleri bu maddeyi değiştirmek olacakmış.
Kölelik yasasının meclisten çıkartılması sürecinde gösteremediğimiz örgütlü tepkiyi önümüzdeki süreçte gösterebilmek için şimdiden çalışmalara başlamak zorundayız. Zira tazminat hakkı, her türlü sosyal güvenceden mahrum edildiğimiz bu düzende kendi geleceğimizi ve çocuklarımızın yarınını bir nebze olsun güvence altına alabilmenin umududur. Eğer izin verirsek bu umudumuzu da elimizden alıp bizden sonraki kuşaklara, çocuklarımıza tamamen kölece bir yaşamı dayatacaklar. Artık ortak çıkarlarımız için örgütlenmenin ve mücadele etmenin zamanı geldi. Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz kalmadı.
Tazminat hakkına sahip çıkmak ve kölelik yasasının iptali için şimdiden güçlü bir kampanya örgütlemeye başlayalım. Çalıştığımız işyerlerinde, sanayi bölgelerinde bu konuda diğer sınıf kardeşlerimizi aydınlatalım. Meclise sunulmak üzere imza kampanyaları düzenleyelim, sendikacılar üzerinde baskı kuralım, mitingler düzenleyelim. Öfkemiz ve tepkimizi daha iyi anlayabilmeleri için iş bırakma ve genel grev için adım atalım. Çocuklarımıza güzel günler ve mutlu bir gelecek bırakmak istiyorsak bunun yolu mücadeleden geçiyor. Kavgadan kaçtıkça kaybeden her zaman biz olacağız.
(Genc İsçi Bülteninin Haziran 04 sayısından alınmıştır...)
İşçiden işçiye...
Merhaba dostlar, kardeşler;
Biz Topkapıda asgari ücretle, ağır mesai koşulları altında çalışan işçileriz. Yaşamımızı köleleştiren bu sömürü düzeni bizleri önce 303 milyona sefalet ücretiyle çalışmaya mahkum etti. Şimdi 6. ay zamlarının belirleneceği bugünlerde yeni bir sefalet ücreti belirleyecekler. Ve bizlere alın bu ücretle yaşayın diyecekler. En berbat bir evin kirasının dahi 200 milyondan fazla olduğu koşullarda bizi tamamen köleleştirerek soluğumuzu kesmek istiyorlar. Patronlar daha fazla kâr edecek, daha fazla kazanacak diye bizlerin yaşam koşullarını çekilmez hale getiriyorlar.
Oysa Iraktaki direnişi bastırmak, ABD işgaline karşı Irak halkının onurlu direnişini kırmak için toplanacak olan NATO Zirvesine milyonlarca dolar para harcayabiliyorlar. 500 civarında çok özel korumalı araç satın alıyorlar. 1500 sicilli katil kiralıyorlar. Milyonlarca dolar akıtarak her tarafı yeniden düzenliyorlar. Yolları değiştiriyor, kaldırımları söküyorlar, köprüleri boyuyorlar... Peki kimin için? Gelecek olan katiller ve barbarlar sürüsü için.
Bizlerin artık bu gidişe dur demesi gerekiyor. 6. ay zamlarında bize dayatacakları sefalet ücretine ve 28 Haziranda toplanacak katilleri İstanbuldan kovmak için tüm işçi arkadaşlarımızın duyarlı olması gerekiyor.
Bizler eğer birlik olur, biraraya gelirsek karşımızda hiçbir güç duramaz. İşte Irak halkı! ABD topu, tüfeği, uçağı ve son teknoloji ürünü silahlarıyla girdi Iraka! Peki ne oldu? Oradaki halkların birliği ve mücadelesi ABDyi hezimete uğrattı, batağa gömdü.
İşçiler olarak sermayenin saldırılarını ancak örgütlenerek durdurabiliriz ve haklarımızı kazanabiliriz. Öncelikle tüm işçi kardeşlerimizi ve Topkapıda çalışan arkadaşlarımızı kendi çalıştıkları fabrikalarda ve oturdukları bölgelerde birleşmeye, örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Direnen halklar kazanacak!
Topkapıdan Genç İşçiler
(Genc İsçi Bülteninin Haziran 04 sayısından alınmıştır...)
|