Haftalardır Irakta işkence fotoğraflarına her gün yenileri ekleniyor, işkencecilerin itirafları peşpeşe basında yayınlanıyor. Dahası ABD emperyalizmi ordusunun generalleri, işkence emrinin yüksek yerden geldiğini açıklamak zorunda kalıyor.
Artık tüm dünya emperyalistlerin ihraç ettiği demokrasinin Ebu Garibteki işkenceler anlamına geldiğini biliyor. Buna rağmen Bush hala utanmadan Irak halkını demokrasi ve refaha kavuşturmaktan dem vuruyor. G-8 Zirvesi sonrasında basın toplantısı düzenleyen bu haydutbaşı, Irakın özgürlük ve refah yolunda olduğunu söyleyebiliyor.
Ebu Garib zindanından yansıyan son fotoğraflarda, Amerikan askerleri Iraklı tutsakların üzerine eğitilmiş köpekleri salarak sorgulama yapıyor. Sorgulamalar sırasında köpeklerin kullanılması emrini ABDli istihbarat görevlilerinin verdiği ortaya çıktı.
Washington Post gazetesi, köpeklerin Ebu Garibteki sorgulamalar sırasında istihbarat görevlilerin direktifleri doğrultusunda kullanıldığını yazdı. Köpeklerden sorumlu iki asker, istihbarat görevlilerinin kendilerinden birçok kez, köpekleri soruşturmaya yardımcı olmak için Ebu Garib cezaevindeki sorgu bölümüne getirmelerini istediklerini açıkladılar. Gazete, iki ABDli askerin, kaç Iraklı tutuklunun korkudan altlarına işeyecekleri konusunda yarış bile yaptıklarını yazdı. Washington Post, Smith ve Cardonanın Ebu Garib cezaevindeki işkence ve kötü muamele nedeniyle haklarında soruşturma açılmamış olduğunu da belirtti.
Wall Street Journal gazetesi ise, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeldin, Guantanamo ve Irakta uygulanan işkence tekniklerinin sıralandığı listeye bizzat onay verdiğini ortaya çıkardı.
Ebu Garib Hapishanesinden sorumlu olan ve hakkında açılan soruşturma nedeniyle açığa alınan Tuğgeneral Janis Karpinski, BBCye verdiği demecinde, kendisinin günah keçisi yapıldığını, oysa işkence konusunda başkalarından feyz aldığını söyledi. İşkenceci general, demecinde şu ifadeleri kullandı: Eskinden Guantanamonun komutanı ve şimdi Iraktaki cezaevlerinin başına getirilen tümgeneral Geoffrey Miller, bana Tutsaklar köpek gibidir. Bir an bile kendilerinin köpekten üstün olduğuna inanmalarına izin verirseniz kontrolünüzü kaybedersiniz dedi.
Karpinski, daha önce de işkence emirlerinin CIA ve askeri istihbarattan geldiğini söylemişti.
Ebu Garib Cezaevinden geçen hafta 650 mahkum daha serbest bırakıldı. Serbest bırakılan tutuklulardan Vaad Naci Abud El Felahi, tüm dünyanın dikkatini yeniden Iraka çekecek açıklamalar yaptı. El Felahi, Ebu Garib Cezaevinde yapılan kötü muamele ve işkence fotoğraflarının yayınlanmasının ardından da, sözkonusu cezaevinde işkencelerin devam ettiğini söyledi.
Ebu Garib Cezaevinde kaldığı süre içerisinde ayağının ABD askerleri tarafından kırıldığını, ayağı kırıldıktan sonra sakat kaldığını ifade eden El Felahi, cinsel organı da dahil tüm vücuduna elektrik verildiğini belirtti.
Bu arada serbest bırakılan mahkumları görüntülemek isteyen bazı basın mensupları, ABD askerleri tarafından tartaklandı. ABD askerleri basın mensuplarının kameralarını yere attıktan sonra, tanıtım kartlarına el koydu.
ABD ordusu emrinde Irakta bulunan paralı askerler, Ebu Garibte uygulanan vahşi işkencelerin dolaysız suç ortaklarıdır. Hatta işkenceli sorguların merkezinde bu katil sürüleri yer alıyor. Çoğu kirli savaş süreçlerinde yeralan paramiliter örgütlenmelerden devşirilen bu katiller, ABD yönetimince yasalar üstü tutulmak isteniyor. Bu rezilce ayrıcalık, özel şirket mensubu olma gerekçesine dayandırılıyor. Böylece kapitalist özel şirketlere hala sahip oldukları binbir ayrıcalığın yanısıra bir de cinayet ve işkence ayrıcalığı da tanınmak isteniyor.
Irakta, halen 30 bine yakın sözleşmeli yabancı personel bulunuyor. Çeşitli milletlere mensup bu personelin önemli bir kısmı, paralı asker olarak görev yapıyor. ABD emperyalizmi, işte bu sivil personel için dokunulmazlık talep ediyor. ABD, bu katil sürülerinin hem Amerikan askeri mahkemelerinde hem de Irakın adli sisteminde yargıdan muaf tutulmalarını istiyor. Irakın yeni geçici hükümeti ise, ABDnin bu talebine pek sıcak bakmasa da, iradesiz olduğu için söz konusu talebe karşı duracak durumda değil. ABD askerleri de, BMnin onayladığı karar gereği, 30 Hazirandan sonra güya bu tarihte egemenlik Iraklılara devredilecek- Irak yargı sisteminin dışında tutulacak. Görüldüğü üzere işgalcilerin almak istediği önlemler, doğrudan işkencecileri korumaya dönük. Bu da vahşetin tüm iğrençiğiyle devam edeceğinin göstergesidir.
Belirtmek gerekir ki, dokunulmazlık zırhı ile korunmak istenen bu işkenceci katillerin bağlı olduğu özel şirket, İstanbuldaki NATO Zirvesinin güvenliğini sağlama işinde de görev alacak. Yani Ankaradaki Amerikan uşakları da bu katillerin birikimlerinden faydalanmak istiyor. İşkencecilikte Ebu Garibi fersah fersah geride bırakan Türk egemenlerinin bir işkenceci katiller şirketi ile anlaşmaları tam da kendilerine yakışan bir davranıştır.
Kapitalist/emperyalist sistemin ayrılmaz bir parçası olan işkence vahşeti, ancak bu kokuşmuş düzenin yıkılmasıyla sonsuza dek ortadan kaldırılabilecektir.
Felluce direnişinin tüm hızıyla devam ettiği günlerde silahlı direnişe başlayan Mukteda El Sadra bağlı Mehdi Ordusu, emperyalist işgalcilerin kabusu olmuştu. Irak nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Şiiler o zamana kadar işgal karşıtı silahlı direnişe geçmemişlerdi. Necef, Kerbela ve diğer kentlerinde silahlı direnişe geçen Mehdi Ordusu, iki aydan beri direniyordu. Diğer Şii grupların arabuluculuğuyla ABD ordusuyla ateşkese varan Sadr, Mehdi Ordusunu dağıtmadı ancak, silahlı direnişe şimdilik son verdi. Bunun için öne sürdüğü koşul ise, ABD ordusunun Şiilerin kutsal kabul ettiği kentlerden çekilmesidir.
İşgalciler karşısında atılan bu geri adımın arkası da geldi. El-Sadr, daha önce ABDnin kuklası olarak nitelediği ve tanımadığı geçici Irak hükümetine koşullu destek verdiğini açıkladı. İşgalcilerin atadığı kukla hükümetten de Iraklı yetkililerin belirleyeceği bir takvim çerçevesinde işgali sona erdirmelerini isteyen Sadr, ayrıca geçici hükümetin kuruluşunun geçmişteki görüş ayrılıklarını gidermek ve birleşik bir Irak kurmak için iyi bir fırsat oluşturduğunu iddia etti.
Bu arada Şii lider, yandaşlarına da seslenerek, ABD ordusuyla varılan ateşkese uymalarını ve Irak güvenlik güçlerine saldırmamalarını istedi. Buna rağmen ABD işgal ordusu ile Mehdi Ordusu arasındaki çatışmalar yer yer devam ediyor.
Gelecek yıl yapılması planlanan Irak seçimlerine katılmak için, Sadr taraftarlarının siyasi parti kurma hazırlığına başladığı bildirildi. Sadrın sözcüsü Kais El Hazaaeli de bu haberi doğruladı. El Hazaaeli yaptığı bir açıklamada, İnsanların ihtiyaçlarını dile getirecek bir parti kurabiliriz, çünkü bize güvendiklerini gösterdiler ifadesini kullandı.
İşgalcilerle varılan ateşkes... Kukla hükümete verilen koşullu destek... Ardından siyasi parti kurup seçimlere katılmak. Peş peşe atılan bu adımların tümü işgali meşrulaştırmaya yarayacağı gibi, emperyalist işgalcileri rahatlatacak cinstendir. Zira El Sadrın da, diğer Şii güçlerle aynı çizgiyi izleme eğiliminde olduğu görülüyor. Bu çizgiyi izleyen gruplar işgale karşı çıkmakla beraber, işgali sona erdirmek için militan direnişi de benimsemiyorlar.
Anti-emperyalist, devrimci bir program rehberliğinden yoksun olan direniş hareketlerinin tökezlemesi şaşırtıcı değil elbet. Zira emperyalist işgalciler ile içteki dayanaklarıyla devrimci tarzda hesaplaşmayı temel almayan her hareket, aynı zamanda uzlaşmaya eğilimlidir.
Sadrın bu adımı, işgal karşıtı direniş için olumsuz etki yaratacaktır kuşkusuz. Ancak bu, ne işgal karşıtı direnişin önemini azaltabilir, ne de direnen halkların, ne pahasına olursa olsun zafere ulaşacakları gerçeğini değiştirir.