Bizler, İLPSnin inisiyatifi doğrultusunda ve 28-29 Haziran tarihlerinde İstanbulda yapılacak NATO Zirvesine karşı planlanan protesto eylemlerinin hazırlığı için Emperyalist Savaşa ve Yağmaya Direnme üzerine gerçekleştirilen bu konferansın katılımcıları olarak, ABD-İngiltere ittifakının Irakı istilası ve işgalini mahkum ve protesto ediyoruz. Bu işgalci güçler on binlerce Irak halkının ölümüne, evlerinin, yaşam araçlarının, fabrikalarının, su sistemlerinin, enerji tesislerinin, iletişim binalarının, halkların kültür ve kutsal değerlerinin ve diğer altyapılarının yıkımına sebebiyet vermişlerdir.
Amerikan ve İngiliz emperyalistleri petrol kaynaklarını kapmak, halkın değerlerini özelleştirmek, ve Irakda Amerikan askeri üsleri kurabilmek için bu barbarlıklarını sürdürüyorlar. Irakın kontrolüyle, Amerikan egemenliğini bütün Ortadoğuda daha da ilerletmek, global petrol ticaretinde Amerikan kontrolünü sıklaştırmak ve de Amerikan dolarını petrol işlemlerinde kullanılan para birimi haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Bizler Irak halkının kendi kaderini tayin etmesi için bağımsızlık hakkına saygı gösterilmesini ve Amerikan emperyalistlerinin ve onların işgalci güçlerinin Iraktan koşulsuz olarak geri çekilmesini istiyoruz. Bizler Irak halkıyla dayanışma içindeyiz ve onları Amerikan emperyalizmine ve onların uşaklarına karşı gösterdikleri kahraman mücadelelerinde destekliyoruz. Bizler bütün Amerikan askerlerinin Iraktan geri çekilmesini ve ödedikleri vergilerin savaş için değil halkın çıkarları için kullanılmasını talep eden Amerikan halkıyla aynı görüşleri paylaşıyoruz.
Bizler Amerika-İsrail-Türkiye işbirliğini kınıyor ve protesto ediyoruz. Ayrıca Filistin halkının kendi topraklarına ve evlerine dönme hakkını da içeren kendi kaderini tayin etme hakkına olan desteğimizi ifade ediyoruz.
Filistin halkının; Siyonist İsrail devletinin devam eden işgalini ve Filistin halkını işgalcilerin insafına kalmış bir şekilde izole edilmiş gettolara hapsetmeyi amaçlayan ayrımcı duvarı yıkmak için kampanya başlatılması önerisini destekliyoruz.
Bizler Filistin halkının kendi ulusal kurtuluşlarını Amerikan emperyalizminden ve Siyonistlerden almak için her türlü aracı kullanma hakkını destekliyoruz.
Bizler İstanbul Resistanbul 2004 adıyla, İstanbuldaki NATO Zirvesi için planlanan, kitle eylemlerini de destekliyoruz.
Bizler 25 Eylül-2 Ekim 2004 tarihleri arasında Filistin`de 2. intifadanın başlangıcının 4. yıldönümüyle çakışacak şekilde işgali, yağmayı ve askeri üsleri protesto haftası başlatılması önerisini de destekliyoruz.
ATİK, AGİF, BİR-KAR, ADHK, Filipinler Sosyal Bilimler Merkezi, Miltan Halkalar (Yunanistan), Irak Yurtseverler Birliği, Filistin Irkçı Duvara Karşı Komite, Anti-emperyalist Bilimler Merkezi (Filipinler), Prof. Haluk Gerger
Sahte belge düzenleyicileri suçüstü yakalandı. Aylardır savcılık emanetinde diye gösterilen disketlerin Emniyet Müdürlüğünde olduğu ortaya çıktı. 2,5 aydır, AKP ve AB işbirliğiyle hazırlanıp AKPnin polisi tarafından uygulanan bir hukuksuzluk terörü sürdürülüyor. 1 Nisandan bu yana sahte belgelerle onlarca insan tutuklandı (Geçen haftaki tutuklamalarla birlikte sayı 70e yaklaştı). Dernekler kapatıldı. Hukuksuzluk yeni tutuklamalarla sürüyor.
Sahte belgelerle terör estirenlerin sahtekarlığının kanıtını görmek için önce Halkın Hukuk Bürosu tarafından yapılan 14 Haziran tarihli açıklamanın bir paragrafını aktarmak istiyoruz: İstanbul 3 Nolu DGM de süren 2004/306 E. sayılı davada müvekkilimizin suçluluğuna kanıt olarak gösterilen disket ve bilgisayar ürünleri savcılık emanetinde görünmesine rağmen emniyetten çıktı.
Avukatların disketlerin tekrar incelenerek dökümünün yapılması ve bir kopyasının kendilerine verilmesi talebini mahkeme yerinde görüyor ve sanki her şey normal prosedürü içindeymiş gibi disketlerin Emniyet Müdürlüğünden istenmesi kararını alıyor. Oysa, dava dosyasında, sözkonusu disketler savcılık emanetindedir diye kayıt var. Dava dosyasında, delillerin 22 Ekim 2003te emniyet tarafından mahkemeye teslim edildiğini gösteren bir belge de yer almaktadır. Yani, SORUŞTURMASININ ÜZERİNDEN TAM 8 AY GEÇMESİNE RAĞMEN, DİSKETLER POLİSTE VE DOSYADA MAHKEMEYE TESLİM EDİLDİ şeklinde belge yer alıyor.
İşte bir SAHTE BELGE daha. Dava dosyalarının bile bizzat mahkeme ve polis tarafından düzenlenmiş sahte belgelerle dolu olduğu bir ülkede adaletten söz edilebilir mi?
Dava dosyasında savcılık emanetinde gözüken disketlerin neden ve niçin polisin elinde olduğunu açıklama gereği duymuyor mahkeme. Delillerin nasıl saklanacağı yazılı bu ülkenin yasalarında. Ama yasa uygulanmıyor; benzer pek çok örnekte olduğu gibi. Benzer pek çok örneğin ortaya koyduğu sonuç hep aynı yere çıkıyor: TÜRKİYEDE HUKUK YOK!
Hukuk olmadığı için sadece ve sadece sahte belgelere dayanarak bu kadar insan F tiplerine atılabiliyor. Hukuk olmadığı için sahte belgelerle dernekler kapatılabiliyor.
TÜRKİYEDE HUKUK YOK MU? diye sorduk 2,5 aydır. Ve biz, yaşadıklarımızdan, gördüklerimizden sonra, belgelerle de kanıtladığımız gibi kendi cephemizden bu sorunun cevabını veriyoruz: TÜRKİYEDE HUKUK YOK!
Var diyenler, hukukun varlığını kanıtlamalıdır... Hukuk var diyenler, buyursunlar varlığını göstersinler. Vardır diyenler, savcılık emanetinde olması gereken delillerin poliste ne aradığını açıklasınlar! Vardır diyenler, üç-beş sahte belgeyle nasıl onlarca insanın tutuklanabildiğini açıklasınlar.
Suçüstü yakalanan sahte belge düzenleyicilerinin yakasına yapışalım!
Sürdürülen operasyonlar, süren davalar gösteriyor ki, hukuk yok, yasa yok. Peki daha önce hiç oldu mu? Artık sorulması gereken soru bu: Türkiyeyi yönetenler hukuktan anlar mı? Böyle bir gelenekleri var mı? Hiç oldu mu?
Polis almış eline disketleri, istediği bilgiyi ekliyor, istediğini çıkarıyor; örgüt adına(!) istediği notu, raporu yazıp diskete yerleştiriyor, sonra DİSKETTE ADI GEÇTİĞİ İÇİN gözaltılar, tutuklamalar birbirini izliyor. Aynı disketler, 1 Nisan operasyonunda da kullanılıyor, kullanılacaktır. Ve bütün bunlar da teröre karşı mücadele adına yapılıyor. Teröre karşı mücadele, hukuksuzluğu gizlemenin, sahte belgeleri meşrulaştırmanın adı oluyor.
Sahte belgeler gerçeğini ve bu SUÇÜSTÜ olayını, hukuku, adaleti savunan tüm hukukçuların, tüm demokratik kitle örgütlerinin dikkatine sunuyoruz.
Bu sahte belgeler gerçeği ile birlikte, gerçekte bu davalar düşmüştür.
Hukuksuzluğa dur demek için henüz geç değil, ama yarın geç olacağı kesindir.
Hukuksuzluk üzerine, sahte belgeler üzerine inşa edilen 1 Nisan operasyonu davası, tüm hukukçuların hukuku savunduğu, demokratik kitle örgütlerinin hak ve özgürlüklerimizi savunduğu bir davaya dönüştürülmelidir.