Emperyalist barbarlığın yeni simgesi
Gizli İşkence Merkezleri
Ebu Garib zindanı Saddam döneminden beri bilinen bir işkence merkezidir. Tüm dünya işgal ordularının Iraklı tutsakları bu zindana kapattığını biliyordu. Buna rağmen Ebu Garib, yaygın ve sistematik bir işkence merkezi olarak kullanıldı. Yayınlanan fotoğraf ve belgeler emperyalistlerin Iraka demokrasi değil şiddet, tecavüz, işkence ve katliam ihraç ettiklerini gösterdi.
Herkesin bildiği Ebu Garibde bile bu kadar vahşi davranabilen Amerikan ordusu, kimsenin bilmediği gizli işkence merkezlerinde neler yapıyor? Bunu düşünmek bile tüyler ürpertici.
Artık biliniyor ki, ABD emperyalizminin dünyadan sakladığı işkence-tecavüz merkezleri de var. Bu merkezlerde tutulan binlerce mahkum hiçbir yasa ya da haktan yararlanamıyor. Amerikan yasalarından yararlanabilen tutsakları ise, Ebu Garib zindanında görmüştük.
Kamuoyuna yansıyanlar, 13ü Irak, ikisi Afganistan, biri Guantanamo ve ABDde bulunan işkence merkezlerinin yanısıra; Afganistanda yedi, Pakistanda iki, Ürdün ile Diego Garcia adasında birer ve iki ayrı savaş gemisinde de işkence merkezlerinin bulunduğunu gösteriyor. Elbette bu liste şu ana kadar ortaya çıkanları kapsıyor. İnsan Hakları Örgütü (Human Rights First), ABDnin dünyada 20den fazla gözaltı merkezi olduğunu, bunların yarısının gizli tutulduğunu belirtti. İnsan Hakları İçin Avukatlar Komitesi olarak da bilinen grubun ABDdeki yöneticisi Deborah Pearlstein, ABDnin, Irak ve Afganistanın yanı sıra ordunun yerini açıklamadığı birçok yerde binlerce kişiyi gözaltında tuttuğunu söyledi. Pearlstein, ABD hükümetine, gizli gözaltılara son vermesi, tutukluların isimlerini açıklaması ve Kızılhaçın tutuklulara görüşmesine izin vermesi çağrısı yaptı.
ABD yönetimi, sözkonusu işkence merkezlerinin varlığını isteyerek kabul etmiş değil. Bu merkezlerde çalışan David Passaro adlı CİA ajanı işkenceci hakkında Afganlı bir tutsağı öldürmekten dava açılınca, gizli merkezlerin varlığı kamuoyuna yansıdı.
İnsan hakları örgütleri, ABDnin yasal cezaevlerindeki işkence olaylarına dikkat çekerek, gizli tutulan gözaltı merkezlerindeki insan hakları ihlallerinden duydukları kaygıyı dile getirdiler. Gizli merkezlerin denetime açılması yönündeki talepleri ise, savaş kundakçıları tarafından reddedildi. Ebu Garib cezaevinden yansıyan fotoğraflarla işkenceci-tecavüzcü kimliği iyice teşhir olan Amerikan ordusu, gizli işkence merkezlerini elbette kamuoyuna açmaktan kaçınacaktır. Hiçbir yasanın geçerli olmadığı bu merkezlerde Ebu Garibe rahmet okutan işkencelerin yapıldığına kuşku yoktur.
Dünyanın dört bir yanına işkenceci, katil, tecavüzcü ihraç eden Amerikan emperyalizmi, BM Güvenlik Konseyi aracılığıyla bu caniler sürüsüne dokunulmazlık zırhı giydirmek istiyor. İki yıl önce bu yöndeki talebini Güvenlik Konseyine kabul ettiren ABDnin işi bu defa kolay görünmüyor. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, ABD askerlerinin, Uluslararası Ceza Mahkemesinden muaf tutulmasını sağlayan kararı yenilememe çağrısı yaptı. Kofi Annan, New Yorkta yaptığı konuşmada, aksi yönde bir gelişmenin BMnin itibarını zedeleyeceğini söyledi.
Amerikan emperyalizminin dünyanın dört bir yanına gönderdiği işkenceci katillerden uluslararası mahkemelerin hesap sorması beklenemez elbette. Muazzam boyutlara ulaşan işkence, tecavüz, katliam, yıkım felaketlerine ancak direnen halklar dur diyebilir. İnsanlığa karşı işlenen bu iğrenç suçların hesabını sormak ise, emperyalizme ve her türden işbirlikçilerine karşı militan direnişler ile mümkün olacaktır.
Siyonizm İsrail toplumunu çürütüyor
Kuruluş aşamasından itibaren ırkçı olan İsrail devleti, işgalci, saldırgan ve katliamcı politikalarına hiçbir zaman ara vermemiştir. Siyonistler, tüm kanlı icraatlarını güvenlik paranoyası ile İsrail toplumuna kabul ettirmişlerdir. Bu masala göre, Yahudilerin güvenlikleri her zaman tehlike altındadır. Dolayısıyla Filistinlileri katlederek topraklarını çalmak, böylece sınırları genişleterek daha güvenli hale getirmek gerekiyor. Zira Filistinliler ve öteki Arap halkları, Yahudilerin varlığını tehdit ediyorlar...
Dayanaktan yoksun bu gerici politika, onyıllar boyunca büyük oranda İsrailliler tarafından destek görmüştür. Irkçılığın İsrail toplumunu getirdiği nokta ibret vericidir. İsrailli Yahudilerin çoğu, İsrailli Arapların güvenliğe tehdit oluşturduğunu ve ülkeyi terketmesi gerektiğini düşünüyormuş. Hayfa Üniversitesinin yaptığı ankete katılanların yarıya yakını da, Arapların seçme ve seçilme hakkının ellerinden alınması gerektiğini savunuyor.
Anket sonuçlarına göre, Yahudilerin yüzde 64ü hükümetin İsrailli Arapları ülkeyi terketmeye teşvik etmesi gerektiğine inanıyor. 1016 kişinin katıldığı ankete göre, Yahudilerin yüzde 55i ülkedeki Arapları güvenliğe tehdit olarak görüyor. Ankete katılanların yüzde 46lık kesimi de, Arapların seçme ve seçilme hakkının elinden alınması gerektiği görüşünü savunuyor.
Görüldüğü üzere siyonist katliamların bedelini ödeyen sadece Filistin halkı değildir. İsrailde yaşayan Yahudilerin önemli bir kısmı da, öteki maddi ve manevi tahribatlar yanında ırkçılık zehiriyle malul hale getirilerek ağır bir bedel ödüyor.
Sadece Filistin halkının özgürlüğe ulaşması değil, Yahudilerin içine itildikleri manevi yozlaşma karanlığından kurtulması da, ancak siyonizmin yenilmesiyle mümkün olacaktır.
Amerikan ordusundan
Fellucede yeni bir katliam
İşgal karşıtı direnişin sembolü Felluce kenti nisan ayında emperyalist ordular tarafından kuşatılmış, Amerikan ordusu kuşatma süresince kitlesel katliamlar yapmıştı. Direnişçiler teslim olmayı reddetmiş, işgalciler de sonunda kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştı.
Emperyalist işgal güçleri son günlerde bir yerleşim bölgesine yeni bir füze saldırısı düzenledi. Saldırıda isabet alan 2 bina içerisinde bulunan üçü çocuk en az 26 Iraklı hayatını kaybetti. Binaların enkazlarının altından yaralı Iraklıların çıkarıldığı bildirildi.
ABDli general Mark Kimmit, ellerinde Zerkavinin adamlarının hedef alınan binada olduğuna dair önemli istihbarat bulunduğunu iddia etti. Irak güvenlik yetkilileri ise, Fellucede ABD ordusunun düzenlediği hava saldırısında ölen 26 kişinin ABDli yetkililerin iddia ettiği gibi yabancı militanlar değil, siviller olduğunu söyledi. Iraklı yetkililer, hedef alınan evin kalabalık bir aileye ait olduğunu ve ölenler arasında çok sayıda kadın ve çocuk bulunduğunu açıkladılar.
Sivillerin katledilmesini sevinçle karşılayan kukla Başbakan İyad Allavi, Bağdatta düzenlediği basın toplantısında, vurulan evin teröristler tarafından kullanıldığını bildiklerini iddia ederek, ABD ordusunun düzenlediği saldırıyı memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. Allavinin bu açıklaması, CİA ajanı bu soysuzun kimleri temsil ettiğini bir kez daha göstermesi açısından çarpıcıdır.
Felluce halkı ise ABDnin füze saldırısıyla 26 masum sivili öldürmesini düzenlenen bir yürüyüşle protesto etti. Gösteri için kent merkezinde toplanan yüzlerce kişi, Amerikan saldırısını kınayan pankartlar taşıdı, Amerikan karşıtı sloganlar attı.
Kukla yönetim ile halk arasındaki uçurum bu katliam vesilesiyle de net bir şekilde ortaya çıktı. Görüldüğü gibi emperyalistler, Irak halkını değil, işbirlikçi soysuz takımını kurtarmışlar. Irak halkları çapulcuları kovduğu zaman, onlarla işbirligi yapan bu düşkünlerden de hesap soracaktır.
|