26 Haziran'04
Sayı: 2004/25 (17)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt halkı özgürlüğü için emperyalizme ve siyonizme karşı mücadeleyi yükseltmelidir!
  Emperyalizme kölelikten kurtulmak için siyasal sınıf hareketini yükseltelim!
  Fabrikalarda mücadeleyi yükseltelim!
  Emekliye vergi!
  “Demokrasi” makyajı tutmuyor!
  Adalet Bakanı DEP’lilere devlet sopasını gösterdi
  “Misafir”le değil emperyalist haydut takımıyla yüzyüzeyiz!
  Irak’ta işgalci fabrikada ücretli köle olmayacağız!
  GOP NATO karşıtı çalışmalardan...
  NATO karşıtı eylem, etkinlik ve faaliyetten
  Mamak’ta NATO Karşıtı eylem ve etkinlikler
  NATO Zirvesi ve düşündürdükleri...
  Kızıl Bayrak 10. yayın yılını geride bıraktı!-2
Daha güçlü, başarılı ve işlevsel bir yayın faaliyetine doğru
  Almanya’dan genç komünistler:
  Dinci gericiliği meşrulaştırmak EMEP’li liberallere kaldı
  Birleşik Metal-İş Sendikası Temsilciler Kurulu Toplantısı yapıldı...
  Ortadoğu halklarını hedef alan saldırgan ittifak güçlendiriliyor
  Irak’ta “yönetim devri” kirli savaş şeflerinin gözetiminde
  Emperyalist barbarlığın yeni simgesi “Gizli İşkence Merkezleri”
  “Sonumuzu kendimiz hazırlıyoruz!”
  Kapitalizm ve çocuk sömürüsü
  Bültenlerden
  Tüm emperyalistler Ortadoğu’dan çekilsin!
  Sincan F Tipi’nde iki Ölüm Orucu direnişçisi yaşamını yitirdi...
  Sermaye Zirve için hükümetin arkasında
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Emperyalist barbarlığın yeni simgesi
“Gizli İşkence Merkezleri”

Ebu Garib zindanı Saddam döneminden beri bilinen bir işkence merkezidir. Tüm dünya işgal ordularının Iraklı tutsakları bu zindana kapattığını biliyordu. Buna rağmen Ebu Garib, yaygın ve sistematik bir işkence merkezi olarak kullanıldı. Yayınlanan fotoğraf ve belgeler emperyalistlerin Irak’a demokrasi değil şiddet, tecavüz, işkence ve katliam ihraç ettiklerini gösterdi.

Herkesin bildiği Ebu Garib’de bile bu kadar vahşi davranabilen Amerikan ordusu, kimsenin bilmediği gizli işkence merkezlerinde neler yapıyor? Bunu düşünmek bile tüyler ürpertici.

Artık biliniyor ki, ABD emperyalizminin dünyadan sakladığı işkence-tecavüz merkezleri de var. Bu merkezlerde tutulan binlerce mahkum hiçbir yasa ya da haktan yararlanamıyor. Amerikan yasalarından yararlanabilen tutsakları ise, Ebu Garib zindanında görmüştük.

Kamuoyuna yansıyanlar, 13’ü Irak, ikisi Afganistan, biri Guantanamo ve ABD’de bulunan işkence merkezlerinin yanısıra; Afganistan’da yedi, Pakistan’da iki, Ürdün ile Diego Garcia adasında birer ve iki ayrı savaş gemisinde de işkence merkezlerinin bulunduğunu gösteriyor. Elbette bu liste şu ana kadar ortaya çıkanları kapsıyor. İnsan Hakları Örgütü (Human Rights First), ABD’nin dünyada 20’den fazla gözaltı merkezi olduğunu, bunların yarısının gizli tutulduğunu belirtti. İnsan Hakları İçin Avukatlar Komitesi olarak da bilinen grubun ABD’deki yöneticisi Deborah Pearlstein, ABD’nin, Irak ve Afganistan’ın yanı sıra ordunun yerini açıklamadığı birçok yerde binlerce kişiyi gözaltında tuttuğunu söyledi. Pearlstein, ABD hükümetine, gizli gözaltılara son vermesi, tutukluların isimlerini açıklaması ve Kızılhaç’ın tutuklulara görüşmesine izin vermesi çağrısı yaptı.

ABD yönetimi, sözkonusu işkence merkezlerinin varlığını isteyerek kabul etmiş değil. Bu merkezlerde çalışan David Passaro adlı CİA ajanı işkenceci hakkında Afganlı bir tutsağı öldürmekten dava açılınca, gizli merkezlerin varlığı kamuoyuna yansıdı.

İnsan hakları örgütleri, ABD’nin “yasal” cezaevlerindeki işkence olaylarına dikkat çekerek, gizli tutulan gözaltı merkezlerindeki insan hakları ihlallerinden duydukları kaygıyı dile getirdiler. Gizli merkezlerin denetime açılması yönündeki talepleri ise, savaş kundakçıları tarafından reddedildi. Ebu Garib cezaevinden yansıyan fotoğraflarla işkenceci-tecavüzcü kimliği iyice teşhir olan Amerikan ordusu, gizli işkence merkezlerini elbette kamuoyuna açmaktan kaçınacaktır. Hiçbir yasanın geçerli olmadığı bu merkezlerde Ebu Garib’e rahmet okutan işkencelerin yapıldığına kuşku yoktur.

Dünyanın dört bir yanına işkenceci, katil, tecavüzcü ihraç eden Amerikan emperyalizmi, BM Güvenlik Konseyi aracılığıyla bu caniler sürüsüne dokunulmazlık zırhı giydirmek istiyor. İki yıl önce bu yöndeki talebini Güvenlik Konseyi’ne kabul ettiren ABD’nin işi bu defa kolay görünmüyor. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, ABD askerlerinin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden muaf tutulmasını sağlayan kararı yenilememe çağrısı yaptı. Kofi Annan, New York’ta yaptığı konuşmada, aksi yönde bir gelişmenin BM’nin itibarını zedeleyeceğini söyledi.

Amerikan emperyalizminin dünyanın dört bir yanına gönderdiği işkenceci katillerden uluslararası mahkemelerin hesap sorması beklenemez elbette. Muazzam boyutlara ulaşan işkence, tecavüz, katliam, yıkım felaketlerine ancak direnen halklar dur diyebilir. İnsanlığa karşı işlenen bu iğrenç suçların hesabını sormak ise, emperyalizme ve her türden işbirlikçilerine karşı militan direnişler ile mümkün olacaktır.



Siyonizm İsrail toplumunu çürütüyor

Kuruluş aşamasından itibaren ırkçı olan İsrail devleti, işgalci, saldırgan ve katliamcı politikalarına hiçbir zaman ara vermemiştir. Siyonistler, tüm kanlı icraatlarını “güvenlik” paranoyası ile İsrail toplumuna kabul ettirmişlerdir. Bu masala göre, Yahudiler’in güvenlikleri her zaman tehlike altındadır. Dolayısıyla Filistinliler’i katlederek topraklarını çalmak, böylece sınırları genişleterek daha güvenli hale getirmek gerekiyor. Zira Filistinliler ve öteki Arap halkları, Yahudiler’in varlığını tehdit ediyorlar...

Dayanaktan yoksun bu gerici politika, onyıllar boyunca büyük oranda İsrailliler tarafından destek görmüştür. Irkçılığın İsrail toplumunu getirdiği nokta ibret vericidir. İsrailli Yahudiler’in çoğu, İsrailli Araplar’ın güvenliğe tehdit oluşturduğunu ve ülkeyi terketmesi gerektiğini düşünüyormuş. Hayfa Üniversitesi’nin yaptığı ankete katılanların yarıya yakını da, Araplar’ın seçme ve seçilme hakkının ellerinden alınması gerektiğini savunuyor.

Anket sonuçlarına göre, Yahudiler’in yüzde 64’ü hükümetin İsrailli Araplar’ı ülkeyi terketmeye teşvik etmesi gerektiğine inanıyor. 1016 kişinin katıldığı ankete göre, Yahudiler’in yüzde 55’i ülkedeki Araplar’ı güvenliğe tehdit olarak görüyor. Ankete katılanların yüzde 46’lık kesimi de, Araplar’ın seçme ve seçilme hakkının elinden alınması gerektiği görüşünü savunuyor.

Görüldüğü üzere siyonist katliamların bedelini ödeyen sadece Filistin halkı değildir. İsrail’de yaşayan Yahudiler’in önemli bir kısmı da, öteki maddi ve manevi tahribatlar yanında ırkçılık zehiriyle malul hale getirilerek ağır bir bedel ödüyor.

Sadece Filistin halkının özgürlüğe ulaşması değil, Yahudiler’in içine itildikleri manevi yozlaşma karanlığından kurtulması da, ancak siyonizmin yenilmesiyle mümkün olacaktır.



Amerikan ordusundan
Felluce’de yeni bir katliam

İşgal karşıtı direnişin sembolü Felluce kenti nisan ayında emperyalist ordular tarafından kuşatılmış, Amerikan ordusu kuşatma süresince kitlesel katliamlar yapmıştı. Direnişçiler teslim olmayı reddetmiş, işgalciler de sonunda kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştı.

Emperyalist işgal güçleri son günlerde bir yerleşim bölgesine yeni bir füze saldırısı düzenledi. Saldırıda isabet alan 2 bina içerisinde bulunan üçü çocuk en az 26 Iraklı hayatını kaybetti. Binaların enkazlarının altından yaralı Iraklılar’ın çıkarıldığı bildirildi.

ABD’li general Mark Kimmit, ellerinde Zerkavi’nin adamlarının hedef alınan binada olduğuna dair “önemli istihbarat” bulunduğunu iddia etti. Irak güvenlik yetkilileri ise, Felluce’de ABD ordusunun düzenlediği hava saldırısında ölen 26 kişinin ABD’li yetkililerin iddia ettiği gibi yabancı militanlar değil, siviller olduğunu söyledi. Iraklı yetkililer, hedef alınan evin kalabalık bir aileye ait olduğunu ve ölenler arasında çok sayıda kadın ve çocuk bulunduğunu açıkladılar.

Sivillerin katledilmesini sevinçle karşılayan kukla Başbakan İyad Allavi, Bağdat’ta düzenlediği basın toplantısında, vurulan evin teröristler tarafından kullanıldığını bildiklerini iddia ederek, ABD ordusunun düzenlediği saldırıyı memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. Allavi’nin bu açıklaması, CİA ajanı bu soysuzun kimleri temsil ettiğini bir kez daha göstermesi açısından çarpıcıdır.

Felluce halkı ise ABD’nin füze saldırısıyla 26 masum sivili öldürmesini düzenlenen bir yürüyüşle protesto etti. Gösteri için kent merkezinde toplanan yüzlerce kişi, Amerikan saldırısını kınayan pankartlar taşıdı, Amerikan karşıtı sloganlar attı.

Kukla yönetim ile halk arasındaki uçurum bu katliam vesilesiyle de net bir şekilde ortaya çıktı. Görüldüğü gibi emperyalistler, Irak halkını değil, işbirlikçi soysuz takımını kurtarmışlar. Irak halkları çapulcuları kovduğu zaman, onlarla işbirligi yapan bu düşkünlerden de hesap soracaktır.