Kapitalist sistemde daha fazla kâr hırsı nedeniyle çocuk emeği sömürüsü oldukça yaygındır. Tüm dünya çocuklarının yaşadığı bu sömürü gerçeği gündeme, ya çalışmaktan yorgun düşmüş küçük bir bedenin fotoğrafıyla ya da bir iş kazasında gerçekleşen çocuk ölümüyle gelir. Bu kez de 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle çocuklar gündeme geldi. Oyun ve eğitim çağında çalışmak zorunda olan çocuklar gazete sayfalarında kendilerine yer bulabildiler.
Çocukların korunmaya ihtiyacı vardır, kirletilmemeye, sömürülmemeye... Ama tek suçları yoksulluk ve savaş dolu bir dünyaya gelmiş olan çocuklarımızı bu sistemin etkilerinden korumak oldukça zordur.
Emekçi sınıfa mensup bir ailede dünyaya gelmiş bir çocuğa bu sistem tarafından ilk önce ucuz işgücü olarak bakılır. Bu nedenle çocuk işçilerin varlığı bu sistemin mantığına aykırı değildir, tam tersine ihtiyacıdır. Çocukların uzun saatler boyunca çalışması, doğru dürüst beslenememesi, oynayamaması, okuyamaması bu sistem için önemli değildir. Eğitimin özelleştirilip paralı hale getirilmesi ile emekçi çocukları okuma olanaklarını tümüyle yitirirler.
Öte yandan bu sistem için çocuklar bir tüketici kitlesidir. Çocuklara yönelik birçok sektör bulunmaktadır. Oyuncak, gıda, giysi vb. Örneğin oyuncaklar, çocukların zeka, beceri ve düş dünyalarını geliştirmek için üretilmez, sistemin ideolojisinin yayılmasına yardım eder. Birçok savaş gereci, asker, silah vb. oyuncak olarak üretilir.
Çocuklar için üretilen giysi fabrikalarında çalışan işçiler çocuklarına o giyecekleri bile alamaz.
Çocuklar için üretilen yiyecekler (çikolata, şeker vb.) ise sağlığa zararlı oldukları halde iyi kâr getiren sektörlerdir. Her seferinde ambalajı değiştirilerek çocuklar özendirilirler. Oysa dünyada her gün 30 bin çocuk beslenme yetersizliğinden ölmektedir. Çikolata bulmak bir yana, temiz içme suyu bulamadığı için günde 6 bin çocuk ölmektedir.
Çocuk emeğinin sömürüsüyle bu sistemin en barbar yüzü ortaya çıkmaktadır. Dünyada 246 milyon çocuk çalışmaktadır. Bu da demektir ki 5-17 yaş arası her 6 çocuktan biri işçidir. Çalışan bu çocukların 73 milyonu 10 yaşından küçük çocuklardır. Gazetelere yansıyan birkaç haber başlığı çocukların nasıl sömürüldükleri konusunda oldukça çarpıcıdır:
* Hizmetçi olduğu evde cinsel saldırıya uğrayan 12 yaşındaki Güney Afrikalı küçük kız.....
* 11 yaşında dilencilik yapan Hintli çocuk...
* Boğaz tokluğuna bir evde çalışırken yüzüne kızgın demirle vurulan 6 yaşındaki Filipinli çocuk...
Uluslararası Çalışma Örgütüne (ILO) göre; zararlı, ağır sanayi işlerinin yanısıra kölelik, askerlik, seks ve pornografi malzemesi olarak çocuklar kullanılıyor. Pornografi sektöründe 4,4 milyon çocuk sömürülüyor.
Kapitalizmde herşey gibi çocuk da bir metadır; alınıp-satılabilir! Kamboçyanın başkenti Phnom Penhdeki bir gazetede 3 doların altında 6 yaşında çocuklar! ilanının yeralması bu sistem için bir sorun değildir. Pedofili denilen, çocuklarla cinsel temas kuran sapıklık hali kapitalizmde bu kadar rahat meşrulaştırılmaktadır. Zengin patronların en çok uğradığı yerlerden biri bu nedenle Kamboçya gibi ülkelerdir.
Dünyada 1.200 çocuk evlerinden alınıp başka şehir ve ülkelere satılıyor. Ne amaçla satıldıkları ise bellidir. Örneğin; Amerikada çiftliklerde yasadışı 14-17 yaş arası 126 bin civarında çocuk çalıştırılmaktadır. Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Filipinlerde ise çocuklar 1 doların altında yevmiye ile çalıştırılmaktadır. Sermayenin en ucuza mal üretebilmesi bu şekilde sağlanmaktadır. Nike, Reebook gibi ayakkabı firmalarında özellikle çocuk emeği kullanılır. Ayrıca Brezilyada madenlerde çalıştırılan ve kaçmaya çalışan çocukların öldürülmeleri, Filipinlerde çocuk işçilerin sardunya fabrikalarında bir yıl kadar hapsedilmeleri, bir kez daha kapitalizmin vahşetini anlatmaktadır.
Kapitalizm çocuk ölüm oranlarında birinci dereceden sorumludur. Kapitalist dünyada hergün 35 bin çocuk, yani her 6 dakikada bir çocuk ölüyor. Modern tarım sektöründe kazalarda ölen çocukların oranı yüzde 42.7dir. Her yıl iş kazalarında ise 22 bin çocuk ölmektedir. Emperyalist-kapitalist sistemin neden olduğu bölgesel savaşlarda ise her yıl 300 bin çocuk ölmektedir.
Amerika ve İsrail sayesinde bu sayı son dönemde daha da katlanmaktadır. Amerikanın Irakta uyguladığı ambargo nedeniyle yüzbinlerce çocuğun ölümüne neden olması hala hatırlardayken, Irak işgalinde yüzlerce çocuk katledilmiştir. Filistinde ise siyonistler Filistinli çocukları günlük olarak katletmektedir.
Kapitalizm, çocukları bile sömüren, katleden, satan ve tüketen bir sistemdir. Çocuklarımızın sömürüsüz, savaşsız ve barış dolu bir dünyayı doya doya yaşayabilmesi ancak sosyalizmde mümkün olabilecektir.
Kafesan, Çiğli Belediyesinde belediye hizmetleri yürüten taşeron bir şirket. Kafesan işçileri uzun zamandır haklarını alamıyor. Son olarak işten atılan 11 işçi Çiğli Belediyesi önünde 1 günlük açlık grevi yaptı. 7 işçiyle başlayan açlık grevine 4 işçi daha katıldı. Çalışan 85 işçi ise greve destek verdi.
Açlık grevindeki işçiler adına konuşan Ali Bingöl, Sonuç alıncaya kadar eyleme devam edeceğiz dedi. Belediye ile olan anlaşmazlıkların çözülmesi durumunda greve son vereceklerini, Kafesan şirketinin feshedilmesinin ardından belediyenin işçi ihtiyacını tekrar eski işçilerden karşılamak istediğini, belediyenin 163 kişilik işçi ihtiyacını karşılarken kendilerine sunduğu sözleşmede geriye dönük alacaklarının yasal güvence altına alınmadığını, bu haklarının gaspedildiğini ifade eden Bingöl, şunları söyledi: 163 kişilik kadroya bizlerden işçi alınırken, bizim önümüze tek taraflı bir sözleşme konulmuştu. Ancak sözleşmeyi okumamız engellenmiş sadece imza atmamız istenmişti. Biz bunu reddedip imzalamadık fakat 92 arkadaşımız imzalayıp işe başladı. Belediye 163 kişilik kadroyu tamamlayabilmek için dışarıdan işçi getirdi.
Belediye yetkilileriyle tekrar bir görüşme yapan işçilerden Ali Bingöl, kendilerine tüm haklarının saklı kaldığı bir sözleşme sunulduğunu söyledi. Sendika yetkililerini bu süreçte işlevsiz kalmakla suçlayan Bingöl, Önceki gün Belediye yetkililerine neden daha önce bizim lehimize olan bu sözleşme metninin sunulmadığını, bu iyi niyetin neden daha önce gösterilmediğini sorduk. Bizim gibi birçok işçi arkadaşın bu sözleşme ile işe alınmayacağını, boş kadronun olmadığını, istersek taşeron firmaya gönderileceğimizi söyledi. Bize 15 gün izin verildi, ardından çıkışlarımız geldi diye konuştu. Tekrar işe dönmek için hukuki mücadele başlattıklarını belirten Bingöl, yaşananlardan sendika yetkililerinin sorumlu olduğunu ifade etti.