5 Şubat 2005
Sayı: 2005/05(05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Seçim oyunu ve şoven kışkırtmalar
tutmayacak.
  Amerikancı Tayyip sözlerinin arkasında bir
gün bile duramadı
  Emperyalist haydutların seçim oyunu
bitti
  Halkların cellatlarına bu topraklarda yer
yok!
  CHP operasyonunda son perde
  SEKA işçisinin kazanma kararlılığı!.
  SEKA işçilerinden
Unakıtan'a yanıt
  Direnişteki bir UNO işçisiyle konuştuk
  TEKSİF’in başındaki ağalar satışa imza attı!
  GOP BDSP kampanya
faaliyetinden
  Esenyurt ve Kıraç BDSP faaliyetlerinden
  Ankara BDSP kampanya faaliyeti
  İ. Ü.’nde soruşturma
skandalı
   Ulusal sorun ve Kürt hareketi/1 (Orta sayfa)
  Eğitim-Sen’in dünü ve bugünü
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  ÖDP 4. Kongresi üzerine
  Filistin halkı direnme kararlılığını koruyor!
  ABD-İngiliz emperyalist ittifakında çatırdama belirtileri
  “Başka bir dünya mümkün”, ama nasıl?
  Sempozyumda sorunlarımızı tartışmaya
hazırlanıyoruz
  PSAKD Maltepe Şubesi röportaj
  Irak seçimleri ve Kerkük üzerine koparılan
fırtına
 AB, kadın sorunu ve Türkiye
 Bültenlerden
 Mumcu cinayeti ve devletin “tuğladan duvar”ı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

İşbirlikçi takımı savaş kundakçılarıyla etkin suç ortaklığına hazırlanıyor...

Halkların cellatlarına bu topraklarda yer yok!

Güçleri yettiği anda halklara karşı yeni cepheler açamaya hazırlanan Amerikan emperyalizmi, Türkiye'yi ‘merkez üs' olarak kullanma isteğini yeniden gündeme getirdi. Bu konuda acelesi olmalı ki, bir ay içinde savaş kundakçılarının birkaç etkin ismi Ankara'daki işbirlikçilerini yokladı.
‘Yeni Amerikan yüzyılı', ‘Önleyici vuruş hakkı' adı altında yıkım ve işgallere başlayan ABD ordusunun halen Ortadoğu'da 150 bin civarında askeri bulunuyor. Eğer haydut takımı yeni cepheler açmaya muvaffak olursa, bu sayı daha da artacak. Bu çapulcu güçlerin silah, cephanelik, yedek parça, beslenme ve diğer ihtiyaçları için ‘teklifsizce' kullanabileceği merkezi bir üsse ihtiyaç duyan Amerikan ordusu, gözünü -başta İncirlik olmak üzere- Türkiye'deki üslere dikmiş bulunuyor.
Bu çerçevede 2005 yılında Ankara'ya gelen ilk ‘konuk', ABD'nin Avrupa'daki kuvvetlerine de komutanlık eden NATO Başkomutanı James Jones'tu. Daha sonra ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage ve ABD'nin Irak'taki işgal güçlerinin başındaki ismi John Abizaid Ankara'ya ‘teşrif buyurdu'lar. Son olarak ABD Savunma Bakanlığı Müsteşarı, saldırganlık ve savaş konseptinin beyin takımından Douglas Feith bu kervana katıldı. Bu furya, Bush çetesinin etkin ismi ve ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın 6 Şubat'ta yapacağı ilan edilen ziyaretle doruğa çıkacak.
Kibirli savaş kundakçısı şeflerin Ankara'daki işbirlikçi takımına verdiği bu özel önemin esas olarak merkez üs sorununu bir an önce çözüme kavuşturma telaşından kaynaklandığı ortadadır. Adet olduğu üzere kirli pazarlıklar perde arkasında yapılsa da, yoğun ziyaret trafiğinin altında yatan nedenlerin ‘merkez üs' talebi etrafında odaklandığı biliniyor. Elbette dayatmalar sadece üslerle sınırlı değil. İran'ı hedef alacak olası bir saldırıda da ‘üçlü şer ittifakı' üyesi Türkiye'nin de ABD safında yeralması istenecek.
ABD Merkez Kuvvetler (işgal kuvvetleri) Komutanı Orgeneral John Abizaid, Ankara ziyareti sırasında, ‘Bir müttefik olarak İncirlik tesislerini kullanmak istiyoruz. Eğer kullanabilirsek bunun hem bizim hem de Türkiye için iyi olacağını düşünüyoruz' diye konuşmuştu. Feith ise, İran'ın nükleer çalışmalarını üstü kapalı olarak gündeme getirerek, nükleer silahların yayılmasından kaygı duyduklarını anlatarak, hedef ülke ismi vermeden Türkiye'den işbirliği istedi. Afganistan ve Irak işgallerinin mimarlarından olan bu azılı haydut, şimdi de İran'a saldırı başlatmanın zeminini döşemeye çalışıyor.
ABD emperyalizminin amacı İncirlik Üssü'nü askeri saldırılar açısından bir sıçrama tahtası olarak kullanabilmek. Bu üs uzun süredir ABD ordusunun hizmetinde elbette. Ancak herşeye rağmen belli sınırlar/kurallar içinde kalarak kullanıyor. Şimdi istenilen, yeni üsleri bölge halklarını hedef alacak vahşi saldırılar için ‘esnek' bir şekilde kullanabilmektir. Bu kullanım şekli, üslerin bulunduğu ‘ev sahibi' ülkelerin ABD ordusuna geniş bir askeri hareket izni vermesini gerektiriyor.
AKP hükümeti İncirlik'in insani hizmetlerle ilgili olarak kullanılabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı çıkarmıştı. Ancak kararda ‘lojistik' kimi unsurların da yeraldığı daha sonra ortaya çıkmıştı. Bu karar bir yıllık ve 2005 Haziran'ında dolacak. Bu kez ABD, İncirlik'i ‘lojistik transfer merkezi', yani bir nakliye üssü olarak kullanmak istiyor. Buna göre, İncirlik Üssü'nün kullanımı için Bakanlar Kurulu'ndan yeni bir karar çıkarılabileceği belirtiliyor. Bu tip bir kararın gizli kararnameyle yapılabileceği de konuşuluyor. Ankara'daki uşakların bu kez çok daha geniş kapsamlı bir izin vereceği belirtiliyor. Ankara kulislerinde, Rice'ın İncirlik'in Irak ve Afganistan'a yönelik ‘lojistik nakliye merkezine' dönüştürülme talebine Ankara'nın yeşil ışık yakacağı kaydediliyor.
Amerikancı AKP hükümeti bugüne kadar İncirlik'in denetimsiz kullanımı ve buna uygun yeni düzenlemelerle yasal kılıf uydurmak noktasında ayak sürüyordu. Ancak bu tutumun nedeni böylesi bir kullanıma karşı olmasından değildir. Nedeni, meseleyi Kürt halkına karşı pazarlık konusu yapmak, kamuoyu baskısından kaçınmak ve işgalci güçler için taşımacılık yapan şirketlerin maddi kayıplarını önlemek vb.'dir. Gelinen aşamada ise, bu oyunu sürdürmenin imkanı kalmadı.
Bu arada savaş kundakçıları tek alternatifin Türkiye olmadığını, Bulgaristan ile Romanya'nın üs açmaya hevesli olduğunu açıklayınca, işbirlikçi takımı hemen yelkenleri indirdi. Üstelik Kerkük ve Kongra-Gel konusundaki ısrarlı taleplerinin gözardı edilmesine rağmen, efendilerinin taleplerine ‘yeşil ışık' yakmaya hazır oldukları sinyallerini vermeye başladı.
İşbirlikçi düşkünlerin savaş çetesinin taleplerini karşılaması, halkların celladı ABD emperyalizmi ile dolaysız suç ortaklığıdır. Aksi yönde atılan nutuklar, suç ortaklığını örtme telaşından başka bir anlam ifade etmiyor.
Bölgede yıkım ve katliamların daha da artmasına hizmet edecek bu girişime karşı ilerici-devrimci güçler ile işçi-emekçilerin seferber olması gerekiyor. Aksi durumda, emperyalist işgal ordularının ülkemizi kullanıp komşu halkları katletmesine seyirci kalınarak utanç verici bir duruma düşülmüş olacaktır.
--------------------------------------------------------------------------------

TEKEL işçisinden özelleştirmelere ve sendika ağalarına öfkeli protesto

TEKEL işçileri 2 Şubat günü Ankara Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde TEKEL'in özelleştirilmesini protesto ettiler.
Türkiye'nin değişik bölgelerinden Ankara'ya gelerek öğle saatlerinde ÖİB önünde toplanan Tek Gıda-İş üyesi yaklaşık 1500 işçi, TEKEL'in satışına tepkilerini ortaya koydular. AKP'ye yönelik büyük bir öfkenin açığa çıktığı eyleme katılan bir grup milletvekili de işçiler tarafından protesto edildi. ‘TEKEL'i satanı biz de satarız!', ‘Yılgınlık yok, direniş var!' sloganlarının sıklıkla atıldığı eylem, Tek Gıda-İş Genel Başkanı ile Türk-İş Genel Başkanı'na yönelik yoğun tepkiye de sahne oldu. Özellikle Salih Kılıç'ın konuşması sık sık ‘Suskun Türk-İş istemiyoruz!', ‘İşçi burada, Türk-İş nerede'' sloganları ve protestolarla kesildi. Bu sırada Salih Kılıç'ın ‘Bana gösterdiğiniz bu tepkiyi ÖİB'ye neden göstermiyorsunuz'' yollu demagojik söylemi de işçiler tarafından yuhalamalarla ve protestolarla karşılandı.
Yoğun polis ablukası altında gerçekleşen eylemde bir grup geri işçiyle ilerici-devrimci güçler de karşı karşıya geldi. Sivil polislerin de provokasyonuyla gerginlik arttı. Gerginliğin yatıştırılmasının ardından bir süre sloganlarla ve konuşmalarla süren eylem, sendika bürokratları tarafından bitirildi. Ancak buna da tepki gösteren bir grup işçi, ÖİB önünden ayrılmadı. Bir süre daha sloganlarla bekleyen bu grubun etrafının polisle çevrilmesi ve işçilerin büyük bölümünün otobüslere doğru yönelmesinden sonra eylem tümüyle bitirilerek otobüslere gidildi.

Kızıl Bayrak/Ankara

------------------------------------------------------------------------------

İzmir Liman işçileri haklarına sahip çıkıyor!

İzmir Limanı'nda çalışan 570 işçinin gece mesaileri ve ikramiye farkları ödenmiyor. Liman-İş Sendikası üyesi işçiler İzmir Limanı girişindeki bankamatiklerin önünde bekleyerek, kişi başına yaklaşık 1 milyarı bulan alacaklarının ödenmesini istediler. Burada bir konuşma yapan Liman-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Muammer Kurt, 570 işçinin 570 milyar alacağı olduğunu ifade ederek, ‘Sözleşmede bu paraların en son Ocak ayında ödeneceği belirtiliyor. Biz Ocak ayının son gününe kadar bu alacaklarımızın ödenmesini bekledik. Ancak bir gelişme olmaması nedeniyle genel başkanımız, Ankara'da bu paraların ne zaman ödeneceği konusunda bilgi almaya gitmişler. Trenlere mazot alacak paramız yok, bu paraları nasıl ödeyelim cevabını almış' dedi. İzmir Limanı'nın günlük gelirinin 1.5 trilyonu bulduğunu ifade eden Kurt, bu paraların TCDD'ye gittiğini söyledi. Saat 14:00'e kadar bankamatik önünde bekleyen liman işçileri ardından işyerlerine döndüler ve haklarını alana kadar eylemlerine devam edeceklerini, her gün saat 14:00'e kadar bankamatik önünde paraların ödenmesini bekleyeceklerini ifade ettiler.
Liman işçilerinin hak gasplarını protesto etmek için eylem yaptıkları gün Ege Genç İşadamları Derneği ‘İzmir Limanı, sorunlar ve çözüm önerileri' konulu bir toplantı yapıyorlardı. Bu toplantıda ‘genç burjuvalar' limanın özelleştirilmesi gerektiğini savundular. Ücret gaspını protesto etmek için açıklama yapan Liman-İş Sendikası'nın bu konuyla ilgili tek kelime söylememesi, özelleştirme saldırısına karşı nasıl bir suskunluk içinde olduklarının göstergesidir.

Kızıl Bayrak/İzmir