5 Şubat 2005
Sayı: 2005/05(05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Seçim oyunu ve şoven kışkırtmalar
tutmayacak.
  Amerikancı Tayyip sözlerinin arkasında bir
gün bile duramadı
  Emperyalist haydutların seçim oyunu
bitti
  Halkların cellatlarına bu topraklarda yer
yok!
  CHP operasyonunda son perde
  SEKA işçisinin kazanma kararlılığı!.
  SEKA işçilerinden
Unakıtan'a yanıt
  Direnişteki bir UNO işçisiyle konuştuk
  TEKSİF’in başındaki ağalar satışa imza attı!
  GOP BDSP kampanya
faaliyetinden
  Esenyurt ve Kıraç BDSP faaliyetlerinden
  Ankara BDSP kampanya faaliyeti
  İ. Ü.’nde soruşturma
skandalı
   Ulusal sorun ve Kürt hareketi/1 (Orta sayfa)
  Eğitim-Sen’in dünü ve bugünü
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  ÖDP 4. Kongresi üzerine
  Filistin halkı direnme kararlılığını koruyor!
  ABD-İngiliz emperyalist ittifakında çatırdama belirtileri
  “Başka bir dünya mümkün”, ama nasıl?
  Sempozyumda sorunlarımızı tartışmaya
hazırlanıyoruz
  PSAKD Maltepe Şubesi röportaj
  Irak seçimleri ve Kerkük üzerine koparılan
fırtına
 AB, kadın sorunu ve Türkiye
 Bültenlerden
 Mumcu cinayeti ve devletin “tuğladan duvar”ı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Sosyal yıkım ve kültürel saldırılara karşı sempozyumda sorunlarımızı tartışmaya hazırlanıyoruz...

‘Yeni bir dünya, yeni bir kültür için!'

‘Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!' Rosa Luxemburg'un kaleme aldığı Spartakistler'in programının sonunda yeralan bu slogan bugün yaşadığımız coğrafyada sosyal yıkım saldırıları karşısında temel önemde bir slogan olarak kendini dayatıyor.
Ekonomik açıdan ele alındığında, barbarlık, gelecekte yaşanma olasılığı bulunan değil, bugün yaşanan durumdur. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 1500 YTL olarak belirlenirken, asgari ücretin 350 YTL olarak saptanması ve bunun bile çok görülmesi barbarlık değilse nedir' Bununla beraber SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devredilmesi ve ardından özelleştirilme hedefi, özel sağlık sigortası, Kamu Personel Rejimi ve Yerel Yönetimler yasaları, kıdem tazminatının gaspı ve diğerleri işçi-emekçiler cephesinden haramilerin saltanatı olduğu kadar barbarlığın net bir fotoğraf karesinden başka bir şey değildir. Abartısız, ücretli kölelik düzeni neredeyse ücretsiz kölelik düzenine eviriliyor. Bununla beraber ‘paran varsa oku' yani okuma, ‘paran varsa tedavi ol' yani öl deniyor. Bu tablonun sosyal karşılığı barbarlıktan başka bir şey değildir. Sermaye sınıfının işçi ve emekçilere dayattığı barbarlık içinde çöküştür.
  
İktisadi barbarlığın kültürel ayağı: Barbarlık içinde çöküş!  

Kültürel barbarlığın basit ve ne yazık ki nispeten ‘önemsiz' bir örneğiyle başlayalım. Coğrafyamızda önemli bir yere sahip olan misafirlik yavaş yavaş yokoluyor. Zira misafirliğe gitmek, bir dahaki sefere misafir ağırlamak anlamına geliyor. Bu da ekstra masraf anlamına. Geçinmekte zorluk çeken biri, bu durum karşısında misafirliğe dahi gidemiyor. Bu nesnelliğin sonucu ise insan ilişkilerinde daha kapsamlı ve yıkıcı bir yabancılaşma olmaktadır. Kişinin çevresine ve giderek kendine yabancılaşmasıdır burada sözkonsu olan. Kişi, birey olarak herhangi bir çıkarı olmasa da bireycileşir; ilişkilerinde manevi yön dibe vurup maddi yön belirleyici olur. Böylece kültürel yozlaşmanın, kendi türünden bir barbarlığın zemini döşenir.
Başka bir örnekle devam edelim. Bir işçi aldığı ücretle aç çıplak ser sefil yaşamaya çalışır. Zorunlu eğitim sonrasında çocuklarını okula gönderemez. Ki bu bazen hiç okula göndermemek olarak dahi karşımıza çıkabiliyor. Bütün bunlara razı olduğunu varsayalım. Ama çocuğunu ya da eşini hastaneye götürmek zorunda kaldığında özelleşen SSK hastanelerinde tedavi yaptırabilmek için para bulmak zorundadır. Bu durumda işçi para bulmak için her yolu dener. Borç bulmaya çalışır bulamaz. En sonunda hırsızlık ya da gasp yapmayı dener ya da kumardan daha berbat bir hale düşer. Bu ise kadınlarda çoğu zaman vücutlarını bir meta gibi satma olarak karşımıza çıkar.
Bu basit örnekler dahi karmaşık yaşantımız içerisinde karşılaştığımız sorunları yalın bir dille anlatıyor. Bir hayal ürünü gibi anlattık. Fakat son 10 yılda yaşananlar bunun hiç de hayal ürünü olmadığını göstermektedir. Hırsızlık ve gasp olaylarında korkunç bir artış var. Aynı durum fuhuşta da kendini gösteriyor. Öyle ki ‘90'lı yıllarda bir genelev patroniçesi vergi rekortmeni bile olmuştu. Manukyan'ın çocukları bunu övünç kaynağı haline getire dursun, bu kültürel barbarlığın nasıl da ivmelendiğini gösteriyor. Sosyal yıkım saldırıları sonrasında daha da ivmeleneceğini söylemek bile yersiz.
Sermaye sınıfı sosyal saldırıların yanısıra kültürel saldırısını da sürdürüyor. Kültürel barbarlığı rasyonalize etmeye çalışıyor. Hırsızlık, gasp ve cinayet olaylarındaki artış, ‘bu bir mafya dizisidir' iğrençliğiyle sunulan Kurtlar Vadisi'nde yalnızca rasyonalize edilmiyor, aynı zamanda öykündürülüyor. Yarışma adıyla sunulan iğrençliklerle, kültürel yozluk doruğa çıkarılıyor. Öyle ki haberlerin bile çoğunluğu bu iğrençliklere ayrılıyor. Bu şekilde kültürel yozlaşma rasyonalize ediliyor, işçi ve emekçilerin kafaları bunlarla doldurulup toplumsal çapta bir kültürel zehirlenme yaratılıyor. İşçi-emekçi semtlerinde artan uyuşturucu kullanımını da aynı kültürel saldırı kapsamında değerlendirmek gerekiyor.
Kültürel saldırı, sosyal yıkım saldırıları karşısında örgütlü bir mücadelenin önünü kesip, barbarlık içinde çöküş yolunun açılması içindir. Çöken toplumda sermaye sınıfı olacak diye düşünülmesin. Çünkü sermaye sınıfı ile işçi ve emekçiler ayrı gemilerin yolcularıdır.

Barbarlık içinde çöküşü engellemek için mücadeleye!

Sonuç olarak, sosyal yıkım saldırıları işçi ve emekçilere yönelik iktisadi saldırı ayağı öncelikli olmak üzere, kültürel saldırıyı da kapsamaktadır. Bu temelde işçi sınıfının kendi öz kültürünü korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen İşçi Kültür Evleri'nin de sosyal yıkım saldırılarına karşı etkin bir mücadele yürütmesi gerekiyor. BDSP'nin sosyal yıkım saldırılarına karşı yürüttüğü ‘Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya hayır!' kampanyası dolaysız bir biçimde İKE'leri de bağlıyor. Sempozyum ile sonlandırılacak kampanyanın toplamı için söylenen şu sözler İKE'lerin çalışmaları için de geçerli:
‘Sempozyum günü yapılacak tartışmalar, sunumlar sınıf hareketi açısından kuşkusuz anlamlı olacaktır. Ancak biz çalışmamızı bir günle sınırlı tutmuyor, sempozyumu bir süreç olarak ele alıyoruz. Sempozyumu asıl başarılı kılacak olan, bu süreç zarfında özellikle kitle ayağını güçlendiren çalışmalar olacaktır.'
Zaten ‘Yeni bir dünya, yeni bir kültür için!' şiarıyla varolan İKE'ler için kampanyanın konusu temelinde mücadele devrimle taçlanacak bir süreçtir. Fakat kampanya süresince çalışmayı ivmelendirmek yakıcı bir ihtiyaçtır. Toplamda olduğu gibi kampanyayı başarılı kılacak olan kitle ayağını güçlendirmektir.
Bu çerçevede sempozyuma hazırlanıyor, sempozyumu işçi ve emekçilere maletmeye çalışıyoruz. Çıkarılan imza föylerini kullanıyor, sosyal yıkım saldırılarını konu alan çay sohbetleri yapıyor ve insanları sempozyuma katmaya çalışıyoruz. Çeşitli toplantılar düzenleyerek işçi ve emekçilerle beraber sempozyumun kitle çalışmasını örmeye çalışıyoruz. Önümüzdeki süreç içerisinde de tüm enerji ve disiplinimizle beraber başarılı bir sempozyum örgütlemek için çalışmalarımızı sürdürüceğiz.

Şahintepe ve Sefaköy İşçi Kültür Evleri

-------------------------------------------------------------------------------

İzmir'de tecrit karşıtı eylemler...

İlk eylem 29 Ocak günü saat 12:00'de Konak Sümerbank önünde İzmir Cezaevi İnisiyatifi tarafından yapıldı. F tiplerindeki tecrit ve izolasyona değinilen açıklamada, cezaevlerindeki tutsaklara portakal dahi verilmediği, tutsakların yaşamsal ihtiyaçlarının asgari düzeyde bile karşılanmadığı dile getirildi. Yapılan açıklamanın ardından tutsak aileleri tarafından ‘Çocuklarımız F tiplerinde yiyemiyor, siz yiyin!' denilerek yoldan geçen insanlara portakal ve bildiri dağıtıldı.
İkinci eylem de 29 Ocak günü Konak Kemeraltı girişinde İzmir Tecrit Karşıtı Birlik tarafından yapıldı. Saat 13:00'te yapılan açıklamada, son yıllarda cezaevlerinde yaşanan hak gaspları, ölümler ve saldırılar vurgulandı. Eylem bitiminde kalabalık bir grup Kemeraltı'nda bildiri dağıttı.

Kızıl Bayrak/İzmir