5 Şubat 2005
Sayı: 2005/05(05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Seçim oyunu ve şoven kışkırtmalar
tutmayacak.
  Amerikancı Tayyip sözlerinin arkasında bir
gün bile duramadı
  Emperyalist haydutların seçim oyunu
bitti
  Halkların cellatlarına bu topraklarda yer
yok!
  CHP operasyonunda son perde
  SEKA işçisinin kazanma kararlılığı!.
  SEKA işçilerinden
Unakıtan'a yanıt
  Direnişteki bir UNO işçisiyle konuştuk
  TEKSİF’in başındaki ağalar satışa imza attı!
  GOP BDSP kampanya
faaliyetinden
  Esenyurt ve Kıraç BDSP faaliyetlerinden
  Ankara BDSP kampanya faaliyeti
  İ. Ü.’nde soruşturma
skandalı
   Ulusal sorun ve Kürt hareketi/1 (Orta sayfa)
  Eğitim-Sen’in dünü ve bugünü
  Gayrimeşru seçimler işgali meşrulaştıramaz
  ÖDP 4. Kongresi üzerine
  Filistin halkı direnme kararlılığını koruyor!
  ABD-İngiliz emperyalist ittifakında çatırdama belirtileri
  “Başka bir dünya mümkün”, ama nasıl?
  Sempozyumda sorunlarımızı tartışmaya
hazırlanıyoruz
  PSAKD Maltepe Şubesi röportaj
  Irak seçimleri ve Kerkük üzerine koparılan
fırtına
 AB, kadın sorunu ve Türkiye
 Bültenlerden
 Mumcu cinayeti ve devletin “tuğladan duvar”ı
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

TEKSİF'in başındaki ağalar satış sözleşmesine imza attı!

Bu ihanet belgesi yırtılmalıdır!

Tekstilde greve çıkılmasına bir gün kala sendikamızın tepesindeki ihanet çetesi satış sözleşmesini imzaladı. Satış sözleşmesi diyoruz çünkü bu sözleşmeyle zaten güdük olan haklarımız biraz daha tırpanlandı, en temel haklarımızdan olan ikramiyelerimiz ve fazla mesai ücretlerimiz kuşa çevrildi.

İhanet sözleşmesi ne getiriyor?

Sendika yöneticileri mümkün olan en iyi sözleşmenin imzalandığını söylüyorlar. Ama sözleşmeye bakıldığında durumun tam tersi olduğu görülüyor.
Bir kere sözleşmede enflasyonun altında bir ücret artışı kabul edilmiş durumda. Enflasyon yüzde 10'un üzerinde. Tükettiğimiz mal ve ürünlerin fiyatlarına her gün zam geliyor. Ama sözleşmede öngörülen ücret artışı sadece yüzde 6. Bu da tekstil işçileri olarak bir kez daha sefalet ücretine mahkum edildiğimizi gösteriyor.
Patron sözleşmeden önce ikramiyeleri düşürmeye çalışıyordu. Sendikacılar ise ‘ikramiyelere dokundurtmayacağız' diyorlardı. İmzalanan sözleşme, patronların ikramiyelere dokunduğunu gösteriyor. Şimdiye kadar ikramiyelerimizi 3 ayda bir toplu olarak alıyorduk. Şimdi ikramiyelerin ödenmesi aylara yayılmış. Her ay ikramiye niyetine 10 günlük yevmiye tutarında fazla para alacağız. Yani ikramiye toplu para olmaktan çıkacak çerez parasına dönüşecek. Muhtemelen bir sonraki sözleşmede ise ikramiyenin adı bile edilmez olacak. Böylece patronlar sendikacılarla işbirliği halinde ikramiyeleri kaldırma amaçlarına ulaşmış olacaklar.
Üstelik eski işçiler ayda 10 günlük ikramiye alırken, sözleşme imzalandıktan sonra işe girenlere sadece 6 günlük tutarında ikramiye ödenecek. Patronların hesabı açık; hem masrafları kısmak, hem ikramiye miktarını düşürmenin yolunu açmak, hem de eski ve yeni işçiler arasında farklılık yaratmak istiyorlar. İstiyorlar ki eski işçilerle yeni işçiler arasında farklılık olsun ve böylece birbirlerine sahip çıkmasınlar, biraraya gelip ortak çıkarları için mücadele etmesinler. Bu ikilikten yararlanan patronlar da haklarımızı daha kolay    gaspedebilecekler.
Fazla mesai ücretlerimiz de yarıya düşürülmüş durumda. Daha önce yüzde 100 olarak uygulanan hafta içi mesai ücretlerimiz yüzde 50'ye; pazar, resmi tatil günleri mesaileri de yüzde 200'den yüzde 100'e düşürüldü. Birçok arkadaşımız fazla mesaileri, zaten düşük olan ücretlerini biraz olsun yükseltebilmenin, ay sonunu getirebilmenin imkanı olarak görüyordu. Bu sözleşmeye göre mesailerden alacağımız paralar yarı yarıya azalmış olacak. Patronlar düşük olan ücret artışından kaybettiklerini mesai paralarını azaltarak çıkartmış olacak. Hatta fazla mesailerin yoğun olduğu fabrikalarda işçilerin aldığı toplam para eskiye göre daha da azalacak.
Ayrıca patronlar şimdiye kadar fazla mesai ücretleri yüzde 100, yüzde 200 zamlı olduğu için, zorunlu olmadıkça, işçileri fazla mesaiye bırakmaktan kaçınıyorlardı. Şimdi bu engel neredeyse ortadan kalkmış olacak. Patronlar, yeni işçi almaktansa az sayıda işçiyi uzun zaman çalıştırmayı tercih edecekler. Bizleri yoğun şekilde fazla mesaiye bırakacaklar. Fabrikalarda bayram, hafta sonu tatili demeden yoğun şekilde fazla mesai uygulaması yapılacak. Üç kuruş fazla mesai ücreti için evimize, ailemize hasret kalacağımız günler başlayacak.
TEKSİF yöneticileri, sanki ihanet sözleşmesi değil de, çok iyi bir sözleşme imzalamışlar gibi sözleşme süresinin 2.5 yıla uzatılmasına da izin vermişler, bizimle alay edercesine.

"Kabahatin çoğu senin canım kardeşim..."

Arkadaşlar! Sözleşmede nelerin olduğunu duyanlarımız sendikacılara homurdanmaya başlıyoruz. Peki karşılaştığımız bu sonuçta bizlerin hiç payı yok mu' Bugüne kadar imzalanan satış sözleşmelerini sessizlikle karşılayan biz değil miyiz' Sadaka gibi verilen zamlara, her gün biraz daha yoksullaştırılmamıza razı olmadık mı' Toplu işçi kıyımlarına, yanıbaşımızda çalışan işçi arkadaşlarımızın işinden-ekmeğinden olmasına seyirci kalmadık mı' Üstelik bir gün sıranın bize de geleceğini bile bile...
Taşeronlaştırma birçok işletmede üretimin birçok aşamasına kadar girdi, yine bir şey demedik, sustuk. Sendikacıların yakasına yapışıp ‘madem haklarımızı savunmuyorsunuz, ne işiniz var sendikaların tepesinde' demedik. Koltuklarında rahatça oturmalarına izin verdik. Sendikalarımızı bürokratlara   terkettik, sahipsiz bıraktık. Sendikalarımıza sahip çıkmadık. Biz sustukça onlar üzerimize geldiler, biz boyun eğdikçe onlar daha fazla sömürmeye giriştiler, bizleri haktan hukuktan yoksun köleler haline getir-meye çalıştılar.

Patronlar hep ‘kâr daha çok kâr' istiyorlar!

Arkadaşlar, bunun sonu yoktur! Onlar asla yetinmesini bilmeyecekler, bir parça olsun bizi insan yerine koymak akıllarına dahi gelmeyecek. Çünkü onlar kapitalist, çünkü onların dini-imanı daha fazla sömürü, daha fazla kâr! Daha az para vermek, daha az hak tanımak için bahaneleri ve yalanları hiç bitmeyecek. Dün ‘kriz var, siz de fedakarlık yapmalısınız' diyorlardı.
Krizin artık bittiğini söyleyen yine kendileri. Ama bizim haklarımız sözkonusu olduğunda bu kez de ‘Çin tehdidi var' ya da ‘Türkiye'de tekstil sektörü güç durumda' demeye başlıyorlar. Yine işçileri fedakarlığa çağırıyorlar, yine faturayı bizim sırtımıza yıkmaya çalışıyorlar. Sendika ağaları da onlarla işbirliği yaparak bizleri satıyor, onların çıkarlarını gözetiyor.
İstiyorlar ki; Çin'de olduğu gibi karın tokluğuna çalışan, hiçbir hakkı olmayan bir işçi sınıfı yaratabilsinler ve böylece Çin ile rekabet edebilsinler. İstiyorlar ki; haklarımızdan vazgeçelim, kölece çalışmayı ve yaşamayı kabullenelim.

İşçiler olarak ne yapmalıyız?

Arkadaşlar! TEKSİF ağalarının imzaladığı satış sözleşmesine karşı fabrikaların birçoğunda işçiler tepki içinde. Hepimiz bu ihanete karşı, haklarımızın gaspına karşı büyük öfke içindeyiz. Bazı fabrikalarda işçi arkadaşlarımız ihanete karşı seslerini yükseltmeye çalışıyorlar. Bu haklı öfke sonucu kimi yerlerde sendikacılar dayak yemekten kurtulamadı. Kimi yerlerde ise işçiler sendikaların kapısına dayandı, sözleşmenin feshedilmesini istedi. Bunların hepsi de anlamlı ve önemli tepkiler. Ama bizim derdimiz hıncımızı çıkartmakla yetinmek olmamalı. Bizim derdimiz patronlarla sendika ağalarının imzaladığı satış sözleşmesini yırtmak ve hükümsüz kılmak olmalıdır. Bunun için de satış sözleşmesi maddelerinin işlemesini önleyecek, haklarımızın gaspını engelleyecek bir mücadeleyi hiç zaman yitirmeden örgütlememiz gerekiyor. Bütün öfke ve tepkimizi, enerji ve çabamızı buna harcamamız gerekiyor.
Talebimiz son derece somut, açık ve nettir. Bizleri köleleştirmeyi amaçlayan bu ihanet sözleşmesi derhal feshedilmelidir!
Bu talebimizi elde etmek için yapılması gerekenler de açıktır; sözleşmenin feshi için sendikaya tabandan mümkün olduğunca güçlü ve etkili bir basınç uygulanmalıdır. TEKSİF'in örgütlü olduğu tüm fabrikalardaki işçilerin bu konuda ortak bir tutum içine girmesi, tek ses olması sağlanmalıdır.
TEKSİF'in örgütlü olduğu tüm işyerlerinde taban basıncını örgütlemek, işçilere rağmen sözleşme imzalamanın ne demek olduğunu sendika ağalarına göstermek için görev başına!
Biz haklarımızı kolay kazanmadık, kolay da vermemeliyiz. Haklarımızı korumak için dişe diş bir mücadeleye girmeliyiz. Gün ihanetin hesabını sorma günüdür! Gün haklarımıza sahip çıkma günüdür! Gün mücadele günüdür!
Ellerimizi birleştirelim ve şaltere uzanalım!

Taleplerimiz:
* İhanet sözleşmesi feshedilsin!
* Sosyal haklarda eski işçi-yeni işçi ayrımı kaldırılsın!
* Yeni işçilere de eski işçiler gibi senede 4 ikramiye verilsin!
* İkramiyeler aylık olarak değil, 3 ayda bir verilsin!
* Fazla mesai ücretleri hafta içi %100, pazar ve resmi tatillerde %300 olarak verilsin!
* Taşeron uygulamasına son verilsin!
* Enflasyonun üstünde bir ücret artışı yapılsın!

TEKSİF üyesi işçiler