8 Mayıs'04
Sayı: 2004/18 (10)


  Kızıl Bayrak'tan
  İki 1 Mayıs, iki eğilim ve reformistlerin hezeyanları
  Saraçhane'de 20 bin işçi ve emekçi buluştu...
  Şişli'de icazetli 1 Mayıs
  Ankara'da 1 Mayıs
  1 Mayıs eylemleri...
  1 Mayıs eylemleri...
  Komünist bir işçinin kaleminden 1 Mayıs...
  Edirne'deki polis vahşeti, Türkiye'deki devlet gerçeğine tutulan bir aynadır...
  Yeni Ceza İnfaz Yasa Tasarısı mecliste...
  Selma Kubat: ÖO Direnişi'nin 111. şehidi
  Deniz, Hüseyin, Yusuf... 6 Mayıs şehitleri anıldı
  YÖK yasası üzerine çatışma sürüyor
  Tek çözüm yolu örgütlü mücadele!
  1 Mayıs, Saraçhane ve işçi hareketi
  Almanya'da 1 Mayıs gösterileri...
  Dünya'da 1 Mayıs...
  NATO: İşçi sınıfı ve emekçi halklara karşı emperyalistlerin kirli savaş örgütü
  İşkence fotoğrafları emperyalist barbarlığın Irak'tan yansıyan kirli suretidir
  İşgal güçleri Felluce'de kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı...
  Siyonist cellatlar Filistinli çocukları katlediyor!
  AB'nin doğuya genişlemesi...
  Kürdistan'daki siyasal akımlar-1
  Kadının kurtuluşu sosyalizmde!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İşgal güçleri Felluce’de kuşatmayı kaldırmak
zorunda kaldı...

Direniş haydutları dize getirdi

Irak’ta işgal karşıtı direnişin sembolü kabul edilen Felluce, emperyalist orduların saldırısına karşı direnişten alnının akıyla çıkmayı başardı. Dünyanın en modern silahlarıyla donanmış, en büyük askeri gücüne sahip ABD ordusu, bir aydır kuşatma altında tuttuğu Felluce’den çekilmek zorunda kaldı. Halkın direnişi karşısında pes eden işgal güçleri, çekilme kararını açıkladıktan sonra da kentin üç mahallesini bombalayarak, yenilginin kendilerinde yarattığı histeriyi sergilediler.

Kenti üç hafta boyunca kuşatma altından tutan Amerikan ordusu, çekilme kararından önce, üç gece boyunca kenti bombaladı. Bu saldırılarda 225’er kiloluk bombaların yanısıra salkım bombaları kullanıldı. Tanklar eşliğinde saldırılar yapıldı. Ancak tüm bu vahşete rağmen kente girip denetim kurmayı başaramadılar. Kenti hedef alan tüm saldırı girişimleri kararlı bir direnişle karşılandı. Önceleri küstahça açıklamalar yapan, silahlarını teslim etmeleri için direnişçilere süre tanıyan, sabırlarının bir sınırı olduğunu tekrarlayarak tehditler savuran işgal güçleri, halkın kararlı duruşu karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldılar. Sadece Felluce halkı değil, diğer kentlerdeki Iraklılar da, Felluce’yi hedef alan bir saldırıya seyirci kalmayacaklarını açıklamışlardı.

Diğer Irak kentlerinin de birer Felluce olmasından çekinen Washington’daki savaş çetesi, bu nedenle çekilme planını kabul etti. Kenti Saddam artığı bir generale terkeden Amerikan deniz piyadeleri, kent dışında bulunan üslerine geri çekildi. 1100 kişiden oluşan, “Felluce Tugayı Birinci Taburu” adı verilen birliğin başına eski Cumhuriyet Muhafızı Komutanı General Salih Abud el Ceburi getirildi. İşgalciler, Felluce kenti çevresindeki kuşatmanın kaldırılmasının geri adım anlamına gelmediğini iddia ederken, Saddam rejimi artığı general, “Felluce’de Amerikan askerlerine ihtiyaç olmayacağını” söylüyor.

İşgal güçlerinin kuşatmayı kaldırmasını kutlayan Iraklılar, Felluce direnişinin tüm Irak için bir zafer olduğunu haklı olarak vurguladılar. Kuşkusuz henüz nihai olmayan bu zafer için Felluce halkı ağır bir bedel ödedi. Fakat işgalcilerin önünde onursuzca boyun eğmenin çok daha ağır bir bedel olduğunun bilincinde olan Irak halkı, direnişi daha da büyüterek, işgal güçlerinin sadece Felluce’den değil, tüm Irak’tan kovulması için direnişi büyütüyor.

Felluce’deki direniş, ABD güdümündeki Iraklı güçleri de parçalıyor. Amerikan ordusunun Felluce’ye ilk saldırısında 200 Iraklı asker savaşmayı reddetmişti. Kent çevresindeki Amerikan kuşatması devam ederken, ikinci bir birliğin Felluce’ye saldırmayı reddettiği açıklandı. Açıklamayı, işgalciler tarafından Irak Savunma Bakanlığı’na atanan Ali Allavi yaptı. Allavi, askerlerin isyan etmesinin “komutadaki başarısızlıktan” kaynaklandığını iddia ediyor. Bu soysuz uşak bu açıklama ile hem işgalcilerin vahşi katliamlarını gizlemek istiyor, hem de direnişin sarsıcı etkisini yok saymaya çalışıyor.

Mukteda el Sadr ve Şii direnişçilerin üslendiği Necef’te ise kuşatma devam ediyor. Ancak işgal güçleri henüz doğrudan saldırıya geçmeyi göze almış değiller. Necef kenti fiilen el Sadr önderliğindeki direnişçilerin denetiminde. Bu kentteki direnişçiler de aynı kararlı duruşu sürdürüyorlar.

Neredeyse günde 8-10 kayıp veren işgal güçleri, “koalisyon” içinde yer alan ülkelerin peşpeşe askerlerini Irak’tan çekmesiyle de bir bozgun yaşıyor. Güç gösterileri ve küstahlığa karşın işgal güçlerinin Irak’ın Felluce ve Necef kentlerine girememesi, emperyalist ordular açısından ciddi bir zaafın göstergesidir. Ancak haydutlar bu zaafa katlanmak zorundalar. Zira Felluce ve Necef’i doğrudan hedef alan bir saldırıya girişmenin, Irak’ın bir bütün olarak Felluce ve Necef haline gelmesine yol açabileceğinin farkındalar.

Amerikan-İngiliz haydutlarının Felluce ve Necef’te devre dışı bırakılmaları, işgal karşıtı direniş açısından önemli bir adımdır. Böylece, işgal güçlerinin en modern silahlarla donanmış olmalarının, vahşette sınır tanımamalarının bir halkı teslim almaya yetmeyeceği, kararlı bir direnişin bu haydutları dize getirebileceği bu somut örneklerle görülmüş oldu.



Serbest piyasa işkencecileri

Fotoğrafları gördünüz mü? Belki görmemişsinizdir. Görseydiniz keşke. Belki de görmemeniz iyi olmuştur. Bir zamanlar “Saddam’ın işkence merkezi” olan “Ebu Garib Cezaevi”nden sızan fotoğraflar.

Sırıtan ABD’li asker (ya da sivil) gardiyanların önünde, birbirleriyle cinsel ilişkiye de zorlanan, çıplak Iraklı mahkumlar.

Şimdi, Irak’taki cezaevlerinden sorumlu ABD’li kadın general Janis Karpinski de dahil, birtakım askerler soruşturma konusu.

Oysa, o Karpinski, muhtemelen bu işkenceler sürdüğü sırada, mesela aralık ayında “St. Petersburg Times” gazetesindeki açıklamalarında, Ebu Garib için, “Buralar Saddam döneminde, aşağılama ve işkence merkeziydi. Tutukluların bir kısmı şimdi buradaki yaşam koşullarının evlerinden bile daha iyi olduğunu söylüyor. Korkarım, bir kısmı buradan ayrılmak da istemeyecek” diyordu.

Tam da öyle olduğu ortaya çıktı! ABD’li yetkililer, televizyonda da yayınlanan görüntülerden ötürü, utanç ve tepki ifade ediyorlar.

Ama işin başka bir yönü de var.

İşin o yönü, iğrenç bir “serbest piyasa, hür teşebbüs” sektörü.

Irak’taki tutuklu sorgularında, iki şirketin de “ihaleyle” iş alıp devrede olduğu belirlendi. İngiliz Guardian gazetesi, önceki gün bu iki şirketin isimlerinin “CACI International” ve “Titan” olduğunu yazdı.

Soruşturmaya alınan askerlerin avukatları da bu şirketlerin sorumlu olduğunu söylüyordu.

Bunların “kötü muamele”ye katılan mensupları hakkında bir işlem de yapılamıyordu, çünkü her ne kadar askeri, yarı-askeri işler yapıyorlarsa da, asker değil, özel sektördü bunlar!

Her ikisi de görünürde, teknoloji iletişim sistemleri şirketi. Borsa’da mevcutlar.

Ve çok karlılar.

İki şirketin kendi kaynaklarına bir göz gezdirdim.

Oralarda “işkence izi” yok.

Ama şu var:

42 yıllık CACI bu yıl yüzde 30 ciro ve yüzde 38 kar artışıyla övünüyor.

Cirosunun ilk kez 1 milyar doları geçmiş olmasıyla övünüyor.

Bu büyüme, “Şirketin ulusal güvenlik ve terörizmle küresel savaş üstünde odaklanmasının sonucudur” deniyor.

Cirosunun yüzde 66’sı ABD Savunma Bakanlığı, yani Pentagon kaynaklı olan CACI, “Savunma Bakanlığı’ndan kaynaklanan yüzde 37’lik gelir artışımız, askeri istihbarat topluluğundaki stratejik ve taktik birimlerin yüksek talebinden ötürüdür. Özellikle ABD Ordusu İstihbarat ve Güvenlik Komutanlığı” diyor.

Şirketin başkanı, genel müdürü, her şeyi J. P. London, “1 milyar dolarlık ciro çıtasını aştığımız için inanılmaz ölçüde mutluyuz. Aldığımız sonuç, ulusal önceliklere odaklanmamızdan kaynaklanıyor” diyor.

Böyle işte!

Hatırlarsınız sanırım. Bu sütunda da yazıldı. Felluce’de öldürülen “4 ABD’li sivil” de, sivil değil, benzeri “özel askerlik piyasası” şirketlerinin “paramiliter” mensuplarıydı. ABD güçleri onların intikamını, bine yakın Iraklı öldürerek aldı!

Şimdi bu “piyasa”nın, “Saddam’ın işkence merkezi”nde, özgürlük, demokrasi, insan hakları makyajları ardında “aşağılık işkenceler” yaptığı da ortaya çıkıyor.

Ve “piyasanın müteşebbis işkencecileri”, ciro rekoru kırmakla, karlarının patlamasıyla, ulusal güvenlik ve terörizmle mücadeleye odaklanıp “çok mutlu olmakla” şişiniyor.

Bir halkı aşağılayan teknoloji... İnsanları çırılçıplak soyup birbiriyle ilişkiye zorlayan piyasa...

İnsanların istila edilmiş bedenleri üstünde rekor kıran cirolar...

İnsanların işgal edilmiş ruhları sayesinde patlayan karlar...

İşkenceyle yükselen hisse senetleri, coşan borsa, mutlu hissedarlar!

Piyasa akbabaları... İnsanlığın leş kargaları!

Umur Talu
(Sabah, 2 Mayıs ‘04)