Irakta işgal karşıtı direnişin sembolü kabul edilen Felluce, emperyalist orduların saldırısına karşı direnişten alnının akıyla çıkmayı başardı. Dünyanın en modern silahlarıyla donanmış, en büyük askeri gücüne sahip ABD ordusu, bir aydır kuşatma altında tuttuğu Felluceden çekilmek zorunda kaldı. Halkın direnişi karşısında pes eden işgal güçleri, çekilme kararını açıkladıktan sonra da kentin üç mahallesini bombalayarak, yenilginin kendilerinde yarattığı histeriyi sergilediler.
Kenti üç hafta boyunca kuşatma altından tutan Amerikan ordusu, çekilme kararından önce, üç gece boyunca kenti bombaladı. Bu saldırılarda 225er kiloluk bombaların yanısıra salkım bombaları kullanıldı. Tanklar eşliğinde saldırılar yapıldı. Ancak tüm bu vahşete rağmen kente girip denetim kurmayı başaramadılar. Kenti hedef alan tüm saldırı girişimleri kararlı bir direnişle karşılandı. Önceleri küstahça açıklamalar yapan, silahlarını teslim etmeleri için direnişçilere süre tanıyan, sabırlarının bir sınırı olduğunu tekrarlayarak tehditler savuran işgal güçleri, halkın kararlı duruşu karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldılar. Sadece Felluce halkı değil, diğer kentlerdeki Iraklılar da, Felluceyi hedef alan bir saldırıya seyirci kalmayacaklarını açıklamışlardı.
Diğer Irak kentlerinin de birer Felluce olmasından çekinen Washingtondaki savaş çetesi, bu nedenle çekilme planını kabul etti. Kenti Saddam artığı bir generale terkeden Amerikan deniz piyadeleri, kent dışında bulunan üslerine geri çekildi. 1100 kişiden oluşan, Felluce Tugayı Birinci Taburu adı verilen birliğin başına eski Cumhuriyet Muhafızı Komutanı General Salih Abud el Ceburi getirildi. İşgalciler, Felluce kenti çevresindeki kuşatmanın kaldırılmasının geri adım anlamına gelmediğini iddia ederken, Saddam rejimi artığı general, Fellucede Amerikan askerlerine ihtiyaç olmayacağını söylüyor.
İşgal güçlerinin kuşatmayı kaldırmasını kutlayan Iraklılar, Felluce direnişinin tüm Irak için bir zafer olduğunu haklı olarak vurguladılar. Kuşkusuz henüz nihai olmayan bu zafer için Felluce halkı ağır bir bedel ödedi. Fakat işgalcilerin önünde onursuzca boyun eğmenin çok daha ağır bir bedel olduğunun bilincinde olan Irak halkı, direnişi daha da büyüterek, işgal güçlerinin sadece Felluceden değil, tüm Iraktan kovulması için direnişi büyütüyor.
Fellucedeki direniş, ABD güdümündeki Iraklı güçleri de parçalıyor. Amerikan ordusunun Felluceye ilk saldırısında 200 Iraklı asker savaşmayı reddetmişti. Kent çevresindeki Amerikan kuşatması devam ederken, ikinci bir birliğin Felluceye saldırmayı reddettiği açıklandı. Açıklamayı, işgalciler tarafından Irak Savunma Bakanlığına atanan Ali Allavi yaptı. Allavi, askerlerin isyan etmesinin komutadaki başarısızlıktan kaynaklandığını iddia ediyor. Bu soysuz uşak bu açıklama ile hem işgalcilerin vahşi katliamlarını gizlemek istiyor, hem de direnişin sarsıcı etkisini yok saymaya çalışıyor.
Mukteda el Sadr ve Şii direnişçilerin üslendiği Necefte ise kuşatma devam ediyor. Ancak işgal güçleri henüz doğrudan saldırıya geçmeyi göze almış değiller. Necef kenti fiilen el Sadr önderliğindeki direnişçilerin denetiminde. Bu kentteki direnişçiler de aynı kararlı duruşu sürdürüyorlar.
Neredeyse günde 8-10 kayıp veren işgal güçleri, koalisyon içinde yer alan ülkelerin peşpeşe askerlerini Iraktan çekmesiyle de bir bozgun yaşıyor. Güç gösterileri ve küstahlığa karşın işgal güçlerinin Irakın Felluce ve Necef kentlerine girememesi, emperyalist ordular açısından ciddi bir zaafın göstergesidir. Ancak haydutlar bu zaafa katlanmak zorundalar. Zira Felluce ve Necefi doğrudan hedef alan bir saldırıya girişmenin, Irakın bir bütün olarak Felluce ve Necef haline gelmesine yol açabileceğinin farkındalar.
Amerikan-İngiliz haydutlarının Felluce ve Necefte devre dışı bırakılmaları, işgal karşıtı direniş açısından önemli bir adımdır. Böylece, işgal güçlerinin en modern silahlarla donanmış olmalarının, vahşette sınır tanımamalarının bir halkı teslim almaya yetmeyeceği, kararlı bir direnişin bu haydutları dize getirebileceği bu somut örneklerle görülmüş oldu.
Fotoğrafları gördünüz mü? Belki görmemişsinizdir. Görseydiniz keşke. Belki de görmemeniz iyi olmuştur. Bir zamanlar Saddamın işkence merkezi olan Ebu Garib Cezaevinden sızan fotoğraflar.
Sırıtan ABDli asker (ya da sivil) gardiyanların önünde, birbirleriyle cinsel ilişkiye de zorlanan, çıplak Iraklı mahkumlar.
Şimdi, Iraktaki cezaevlerinden sorumlu ABDli kadın general Janis Karpinski de dahil, birtakım askerler soruşturma konusu.
Oysa, o Karpinski, muhtemelen bu işkenceler sürdüğü sırada, mesela aralık ayında St. Petersburg Times gazetesindeki açıklamalarında, Ebu Garib için, Buralar Saddam döneminde, aşağılama ve işkence merkeziydi. Tutukluların bir kısmı şimdi buradaki yaşam koşullarının evlerinden bile daha iyi olduğunu söylüyor. Korkarım, bir kısmı buradan ayrılmak da istemeyecek diyordu.
Tam da öyle olduğu ortaya çıktı! ABDli yetkililer, televizyonda da yayınlanan görüntülerden ötürü, utanç ve tepki ifade ediyorlar.
Ama işin başka bir yönü de var.
İşin o yönü, iğrenç bir serbest piyasa, hür teşebbüs sektörü.
Iraktaki tutuklu sorgularında, iki şirketin de ihaleyle iş alıp devrede olduğu belirlendi. İngiliz Guardian gazetesi, önceki gün bu iki şirketin isimlerinin CACI International ve Titan olduğunu yazdı.
Soruşturmaya alınan askerlerin avukatları da bu şirketlerin sorumlu olduğunu söylüyordu.
Bunların kötü muameleye katılan mensupları hakkında bir işlem de yapılamıyordu, çünkü her ne kadar askeri, yarı-askeri işler yapıyorlarsa da, asker değil, özel sektördü bunlar!
Her ikisi de görünürde, teknoloji iletişim sistemleri şirketi. Borsada mevcutlar.
Ve çok karlılar.
İki şirketin kendi kaynaklarına bir göz gezdirdim.
Oralarda işkence izi yok.
Ama şu var:
42 yıllık CACI bu yıl yüzde 30 ciro ve yüzde 38 kar artışıyla övünüyor.
Cirosunun ilk kez 1 milyar doları geçmiş olmasıyla övünüyor.
Bu büyüme, Şirketin ulusal güvenlik ve terörizmle küresel savaş üstünde odaklanmasının sonucudur deniyor.
Cirosunun yüzde 66sı ABD Savunma Bakanlığı, yani Pentagon kaynaklı olan CACI, Savunma Bakanlığından kaynaklanan yüzde 37lik gelir artışımız, askeri istihbarat topluluğundaki stratejik ve taktik birimlerin yüksek talebinden ötürüdür. Özellikle ABD Ordusu İstihbarat ve Güvenlik Komutanlığı diyor.
Şirketin başkanı, genel müdürü, her şeyi J. P. London, 1 milyar dolarlık ciro çıtasını aştığımız için inanılmaz ölçüde mutluyuz. Aldığımız sonuç, ulusal önceliklere odaklanmamızdan kaynaklanıyor diyor.
Böyle işte!
Hatırlarsınız sanırım. Bu sütunda da yazıldı. Fellucede öldürülen 4 ABDli sivil de, sivil değil, benzeri özel askerlik piyasası şirketlerinin paramiliter mensuplarıydı. ABD güçleri onların intikamını, bine yakın Iraklı öldürerek aldı!
Şimdi bu piyasanın, Saddamın işkence merkezinde, özgürlük, demokrasi, insan hakları makyajları ardında aşağılık işkenceler yaptığı da ortaya çıkıyor.
Ve piyasanın müteşebbis işkencecileri, ciro rekoru kırmakla, karlarının patlamasıyla, ulusal güvenlik ve terörizmle mücadeleye odaklanıp çok mutlu olmakla şişiniyor.
Bir halkı aşağılayan teknoloji... İnsanları çırılçıplak soyup birbiriyle ilişkiye zorlayan piyasa...
İnsanların istila edilmiş bedenleri üstünde rekor kıran cirolar...
İnsanların işgal edilmiş ruhları sayesinde patlayan karlar...
İşkenceyle yükselen hisse senetleri, coşan borsa, mutlu hissedarlar!
Piyasa akbabaları... İnsanlığın leş kargaları!